Prof. Dr. Selim Şeker, “5G teknolojisiyle birlikte milyarlarca cihaz internete bağlanacak. Tüm sistemler birbirine entegre hale gelecek. Böylece dünyanın herhangi bir yerindeki bir kişi, hiç tanımadığınız biri, size kötü niyetli mesajlar gönderebilir veya dijital saldırılarda bulunabilir.” dedi.
Üsküdar Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Şeker, 5G teknolojisinin sağlık ve güvenlik üzerindeki etkileri konusunu değerlendirdi.
İyonize etmeyen radyasyon uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor
Radyasyonun nükleer radyasyon ve iyonize etmeyen radyasyon olarak ikiye ayrıldığını dile getiren Prof. Dr. Selim Şeker, nükleer radyasyon, çok yüksek enerjiye sahip olduğunu ve insan vücuduna temas ettiğinde anında ölümcül olabildiğini, iyonize etmeyen radyasyonun ise enerji seviyesi daha düşük olduğu için doğrudan hücre yapısını bozmadığını ama uzun vadede ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini söyledi.
5G teknolojisinde çoklu anten sistemi kullanılıyor
5G teknolojisinin telefon değil, bir platform olduğunu kaydeden Prof. Dr. Selim Şeker, “4G telefonlarda tek anten bulunurken, 5G teknolojisinde çoklu anten sistemi (Multiple In, Multiple Out – MIMO) kullanılır. Bu sistem, yalnızca telefonlar için değil, dünyadaki tüm elektronik cihazların birbirine bağlanmasını sağlamak için geliştirilmiştir. 5G’nin en büyük farkı, çok daha fazla anten kullanımı nedeniyle daha yüksek düzeyde radyasyon yaymasıdır. 5G’de cep telefonlarının ne kadar güçte çalışacağı veya baz istasyonlarının hangi güçte olacağı resmi olarak açıklanmadı. Mesela 4G’de cep telefonu gücü 1 W, 3G’de ise 2 W olarak belirlenmiştir. Ancak 5G’de bu değerin 10 W ve üzeri olması bekleniyor. Aynı şekilde, mevcut baz istasyonları 50-100 W gücünde çalışırken, 5G baz istasyonlarının 500 W’a kadar çıkabileceği iddia ediliyor. 5G ile ilgili BTK’nın detaylı bir kitabı bulunuyor ayrıca üniversitelerde 5G’nin yerli üretimi üzerine araştırmalar devam ediyor.” dedi.
Dünya Sağlık Örgütü, elektromanyetik alanların zararını kabul etti
Tüm elektromanyetik radyasyonlar ve elektromanyetik alanların, temelde radyasyon olarak kabul edildiğini belirten Prof. Dr. Selim Şeker, şöyle devam etti:
“Ancak, bulunduğumuz ortamdaki elektromanyetik alanların tamamı doğrudan radyasyon olarak nitelendirilemez. Radyasyonun bir kaynaktan yayılması gerekir; örneğin, baz istasyonları veya elektronik cihazlar gibi. Bilim insanlarının ortak görüşü, tüm frekanslardaki elektromanyetik radyasyonun ve elektromanyetik alanların biyolojik etkileri olduğu yönündedir. Bu etkiler de ısısal etki ve ısısal olmayan etki diye ikiye ayrılıyor. Isısal etki şu şekilde açıklanabilir; insan vücudunun sıcaklığı bir derece arttığında, termal düzenleyici sistem devreye girer ve biyolojik yapıda zararlı etkiler oluşmaya başlar. Bu, tıbbi olarak kanıtlanmış bir durumdur ve evrensel olarak kabul edilmiş bir bilgidir. Elektrik mühendisleri, elektromanyetik radyasyonun bu ısı eşiğine ulaşmasını önlemek için güvenlik standartları beliyor. Uygulamalar arasında bazı farklılıklar var. Ancak, önemli bir gerçek var ki 2001 ve 2011 yıllarında Dünya Sağlık Örgütü, elektromanyetik alanların biyolojik zararlarını resmi olarak kabul etmiş ve bunları risk grubuna dahil etmiştir.”
İnsan vücudu da bir elektromanyetik sistem!
Dünya Ekonomik Forumu’nda dünyayı bekleyen en büyük tehlikeler listesinde “Elektromanyetik radyasyon, uzun vadede insan sağlığına yönelik ciddi tehlikeler barındırıyor.” İfadesinin yer aldığını anlatan Prof. Dr. Selim Şeker, “Kanserler arttı. Eskiden, 15 yaşında kalp rahatsızlığı olan bireyler neredeyse yokken, günümüzde genç yaşta ciddi sağlık sorunları yaşayan insan sayısı hızla artıyor. Bunun temel nedenlerinden biri de değişen çevresel faktörler ve elektromanyetik alanların yaygınlaşması. İnsan vücudu da bir elektromanyetik sistemdir. Cihazların birbirini etkilediği gibi, insan bedeni de çevresindeki elektromanyetik dalgalardan etkilenir. Bu konuyu incelemek için elektromanyetik uyumluluk (Electromagnetic Compatibility – EMC) adı verilen bir bilim dalı geliştirilmiştir.”
Elektromanyetik radyasyon insan DNA’sını kırarak genetik hasara neden oluyor
Avrupa’da 7 ülkede, 12 farklı araştırma yürütüldüğünü ve toplamda yaklaşık 3 milyon Euro harcandığını kaydeden Prof. Dr. Selim Şeker, “Bu araştırmalar, elektromanyetik radyasyonun insan DNA’sını kırarak genetik hasara neden olduğunu ortaya koydu. Amerika, Rusya ve Avrupa ülkelerinden uzmanlar tarafından hazırlanmış olan bu raporda, elektromanyetik alanların, insan sağlığını bozduğu, bağışıklık sistemini zayıflattığı, cinsel sağlığı olumsuz etkilediği, kalp ve beyin üzerinde ciddi etkiler yarattığı belirtiliyor.” şeklinde konuştu.
Raporda, dünya genelindeki bilimsel yayınların taranarak analiz edildiğini de dile getiren Prof. Dr. Selim Şeker, “Özellikle 5G teknolojisi üzerine yapılan araştırmalar, elektromanyetik radyasyonun uzun vadede kanserle ilişkili olabileceğini gösterdi.” ifadesinde bulundu.
5G ile kişisel gizlilik tehlike altında!
5G’nin siber güvenlik konusundaki risklerine de vurgu yapan Prof. Dr. Selim Şeker, şöyle devam etti:
“İşte, 5G’nin beklenilen büyük zararı. Öncelikle, 5G teknolojisiyle birlikte milyarlarca cihaz internete bağlanacak. Tüm sistemler birbirine entegre hale gelecek. Böylece dünyanın herhangi bir yerindeki bir kişi, hiç tanımadığınız biri, size kötü niyetli mesajlar gönderebilir veya dijital saldırılarda bulunabilir. Çünkü bütün cihazlar birbirine bağlı olacak. İnsanlara çip takılması gündeme gelebilir. Bazı kişiler zaten çip taktırmış durumda. Eğer tüm insanlar bir sistem üzerinden birbirine bağlanırsa, merkezi bir otorite herkesin hareketlerini kontrol edebilir. 5G teknolojisi bunu mümkün kılıyor. İşte bu yüzden kişisel gizlilik tehlike altında. Banka hesaplarına erişmek, kişisel verileri ele geçirmek veya şifreleri kırmak daha kolay hale gelebilir. Güvenlik kameralarının entegrasyonu ile evlerin içi bile izlenebilir hale gelebilir. Bir kişi, bir başka kişinin nerede yaşadığını, ne yaptığını kolayca takip edebilir. Bu, mahremiyetin tamamen ortadan kalkabileceği bir duruma işaret ediyor.”
5G teknolojisinin faydaları neler?
5G teknolojisinin de faydasının da olduğunu ifade eden Prof. Dr. Selim Şeker, “Bağlantı hızı inanılmaz derecede artacak, kapasite çok daha geniş olacak. Daha hızlı internet, daha iyi bağlantılar ve teknolojik gelişmeler sağlayacak. Ancak, bu faydaların yanında büyük güvenlik ve gizlilik riskleri de bulunuyor.” diye konuştu.
5G’nin insan sağlığına zararsız olduğu kanıtlanana kadar durdurulması talep edildi
5G teknolojisi ile gizlilik diye bir şey kalmadığını dile getiren Prof. Dr. Selim Şeker, “5G ile her şey birbirine bağlanacak. Tabii ki buna karşı güvenlik önlemleri de alınmalı. İşte bu yüzden 5G’nin 2020’de hayata geçirilmesi planlanırken, 2025’e ertelendi. Peki neden ertelendi? Çünkü 5G’nin sağlık üzerindeki etkileriyle ilgili yeterli araştırma yapılmamıştı. Şu an dünya genelinde birçok bilim insanı Birleşmiş Milletler’e çağrıda bulunarak, 5G’nin insan sağlığına zararsız olduğu kanıtlanana kadar durdurulmasını talep etti. Aynı şekilde, Avrupa Birliği de bu konuda uyarıldı. Bu süreçte Elon Musk da büyük bir adım attı. Her gün yeni uydular fırlatıyor. Şu anda dünyanın etrafında 5-6 bin uydu bulunuyor. Peki, bu uyduların amacı ne? İletişim altyapısını güçlendirmek. Çünkü bu uydular, dünyanın dönüşüyle senkronize bir şekilde hareket ederek minimum enerji tüketiyor.” şeklinde konuştu.
Gökyüzüne baktığımızda uyduları çıplak gözle görebileceğiz
5G’nin aynı zamanda istihbarat ve casusluk amaçlı da kullanılabileceği iddiasının olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Selim Şeker, “Öte yandan Elon Musk, 5 bin uydu göndermiş durumda ama hedefi 20 bin uyduya ulaşmak. Dahası, onun gibi üç büyük isim daha var ve her biri 20 bin uydu fırlatmayı planlıyor. Yani toplamda 60 bin uydu dünya yörüngesinde dönecek. Bundan sonra ne olacak? Gökyüzüne baktığımızda bu uyduları çıplak gözle görebileceğiz. Bu duruma NASA bile karşı çıkıyor. Ancak, şirketler o kadar güçlü ki, NASA’nın itirazlarına rağmen projelerini hayata geçirmeye devam ediyorlar.” dedi.
5G olmadan da yüksek hızlı internet sağlayabilecek bir çözüm mevcut: Fiber optik sistemler…
5G’nin, milimetrik dalga kullandığı için frekansı çok yüksek ve bu nedenle menzilinin oldukça sınırlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Selim Şeker, “İşte bu yüzden 5G’nin her yerde kesintisiz çalışabilmesi için uydu sistemleri devreye giriyor. Şu an İstanbul’daki mevcut baz istasyonları korunacak, ancak yeni uydu baz istasyonu devreye girecek.” diye konuştu.
Bu sistemin bir parçası olarak şehirlerdeki sokak lambalarına bile baz istasyonları yerleştirildiğini anlatan Prof. Dr. Selim Şeker, “Bu durum devasa bir ekonomi pazarı yaratıyor. Sadece bu alanda 10 trilyon doları aşan bir iş sahası oluşacağı tahmin ediliyor. İşte bu yüzden Japonya, Çin, ABD gibi ülkeler büyük yatırımlar yapıyor ve bu teknolojinin liderliğini ele geçirmek için kıyasıya rekabet ediyorlar. Türkiye de bu pazarda yer almak için yatırımlar yapıyor ve 5G’nin getireceği ekonomik fırsatları değerlendirmek istiyor. Ancak bu teknolojinin alternatifi var mı? Evet, var. 5G olmadan da yüksek hızlı internet sağlayabilecek bir çözüm mevcut: Fiber optik sistemler. Fiber optik teknolojisi yıllar önce keşfedildi ve hâlâ en güvenilir internet altyapılarından biri. Fiber sayesinde veri iletiminde kanal sınırı olmadan kesintisiz ve yüksek hızlı bağlantı sağlanabiliyor.” şeklinde sözlerini tamamladı.
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı