34,5800$% 0.28
36,2874€% 0.14
43,5093£% -0.13
2.993,77%1,08
2.693,01%0,81
9.352,61%-0,16
Ensonhaber.com’un haberine göre; Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) verilerine göre, 2022 yılı itibarıyla küresel yenilenebilir enerji kapasitesi, 473 gigavatlık rekor bir artışla toplamda 3,870 gigavata ulaştı. Bu büyümede güneş enerjisinin payı %73, rüzgar enerjisinin payı ise %24 olarak kaydedildi.
IRENA Direktörü Francesco La Camera, Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de devam eden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 29. Taraflar Konferansı (COP29) çerçevesinde ajansın, iklim zirvelerine hazırladıkları izleme raporlarıyla önemli katkılar sunduğunu ifade etti. La Camera, küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030 yılına kadar üç katına çıkarma hedefi doğrultusunda, geçen yıl kaydedilen 473 gigavatlık rekor kurulumun en az 1000 gigavat seviyesine ulaşması gerektiğini vurguladı.
Geçen yıl Dubai’de düzenlenen COP28’de ülkelerin, küresel yenilenebilir enerji kapasitesini 2030 yılına kadar üç katına çıkarma taahhüdü verdiklerini hatırlatan La Camera, bu hedefin mevcut eğilimlerin çok üzerinde bir çaba gerektirdiğini belirtti. La Camera, “Geçen yıl 473 gigavatlık yeni bir rekor kurulum sağladık ancak, yüzde 43 karbon emisyonu azaltımını ve 11,2 teravatlık kurulu güç hedefini gerçekleştirmek için bunun iki katından fazlasına ihtiyacımız var. Her yıl 1000 gigavattan fazla kurulum yapmamız gerekiyor.” dedi.
Dünyanın önemli bir dönüşüm sürecinden geçtiğini kaydeden La Camera, “Yenilenebilir enerji kaynaklarının hakim olduğu, yeşil hidrojen ve biyokütlenin sürdürülebilir kullanımıyla tamamlanan yeni bir enerji sistemine geçiyoruz. Bunda hiçbir şüphe yok. Enerji dönüşümü konusunda önemli adımlar atılıyor ancak hız ve ölçek henüz yeterli seviyede değil.” ifadesinde bulundu.
La Camera, yenilenebilir enerjinin daha hızlı yayılması için gerekli olan altyapının, yani birbirine bağlı, esnek ve dengeli şebekelere ihtiyaç olduğunu vurguladı. Fosil yakıtlar için verilen sübvansiyonlar ve tarife gibi yapısal engellerin süreci yavaşlattığını belirten La Camera, “Piyasa hala yenilenebilir enerjilere değil, fosil yakıtlara hizmet edecek şekilde tasarlanmış durumda.” şeklinde konuştu.
La Camera, fosil yakıt arzını azaltmakla birlikte hidrojen gibi yeşil yakıtlara olan talebi artıracak politikaların önemine de dikkat çekerek, “Yenilenebilir enerji kaynakları, şoklara karşı kesinlikle daha dayanıklıdır. Bu, daha güvenli ve ekonomik olan merkezi bir enerji sistemi anlamına gelmektedir. Ancak fosil yakıtlara dayalı merkezi bir sisteme göre yönetilmesi daha az kolay olabilir. Dolayısıyla bunu yapabilecek kurumlara ihtiyacımız var. Bu yüzden kapasite geliştirmeyi, bilgiyi, her şeyi güçlendirmeliyiz. Yani merkezi olmayan bir enerji sistemini yönetebilecek kurumlar inşa etmeli ya da güçlendirmeliyiz.” dedi.
Bu durumun istihdam açısından da geçerliliğini vurgulayan La Camera, “Fosil yakıt sektöründen yenilenebilir enerji sektörüne geçiş yapan işçilerimizi yeniden eğitmemiz gerekiyor. Gelecek olan yeni enerji sistemine uyum sağlayabilecek mühendislere ihtiyacımız var. Yani tüm bunları daha hızlı ilerlemenin önünde yapısal bir engel olarak tanımlıyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
La Camera, Türkiye’nin yenilenebilir enerjide “muazzam” bir potansiyele sahip olduğunu, jeotermal enerjide de dünyanın önemli bölgelerinden biri olduğunu belirtti. La Camera, “Türkiye coğrafi olarak bir kavşak noktasında. Bu nedenle enerji sisteminde daha fazla entegrasyona ihtiyaç var. Enerji sistemlerimizi ne kadar çok birbirine bağlar ve esneklik sağlarsak o kadar dengeleriz. Sözünü ettiğim yapısal engellerin üstesinden gelmenin yolu, yurt içinde ve uluslararası düzeyde entegrasyondan geçmektedir.” ifadelerini kullandı.
Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)
Detaylar için: Ensonhaber
The Body Shop’ta Kriz: Türkiye Operasyonları Sonlanıyor