34,5639$% 0.15
36,2473€% -0.07
43,5792£% -0.07
2.966,46%0,16
2.676,85%0,20
9.367,77%3,72
Aile içi şiddet, aile bireyleri arasında çözülmesi gereken geçmiş ve güncel sorunların, fiziksel, duygusal ve ekonomik baskı yoluyla ele alınmasının yanı sıra, bu durumun sağlıklı bir iletişim biçimi olmaktan uzak, aksine ağır psikolojik etkiler ve sağlıksız dinamikler oluşturmasıdır. Aile içi şiddet, geçmişte yalnızca gazetelerin 3. sayfa haberlerinde karşılaştığımız bir konu iken, günümüzde cinayet haberleriyle gündeme geldiğinde daha fazla önemsenmektedir. Ancak, zamanla bu durum hafifletilmekte ve unutulmaktadır. Kendi mesleki ve yaşam deneyimlerim ışığında, aile içi şiddetin, bireylerin büyüme süreçlerinde rahatsız oldukları davranışların, diğer aile üyelerine yansıtılması olarak tanımlanabileceğini söyleyebilirim. Genellikle etkili problem çözme yöntemleri geliştirilmediğinde, aile içi şiddet meydana gelmektedir.
Aile içi şiddet, aile üyelerinin birbirine veya belirli ittifaklar kurarak ailenin diğer üyelerine karşı uyguladıkları, hafif düzeyden ağır düzeye kadar gidebilen güç gösterileri ve düşmanca davranışlar bütünüdür. Temelde, aile içi şiddet bir psikolojik oyundur; bu oyun, kazanmak ve diğerini mağlup etme amacıyla oynanır. Fiziksel şiddet, bu tür şiddetin en belirgin ve somut örneklerini oluştururken, psikolojik şiddet ise ilişkilerde daha derin ve kalıcı tahribatlara yol açmaktadır. Örneğin, “Ailemizde şiddet yoktur”, “Dayak bizde olmaz”, “Bazen küs kalırız”, “Ailem beni teyzemin çocuğu ile kıyaslardı” gibi ifadeler, aslında psikolojik şiddetin aile içinde var olduğuna işaret eder.
Aile içi psikolojik şiddet, aşağıdaki şekillerde tezahür edebilir:
Aile içi şiddet, çoğu zaman bu şiddet örneklerinin bir arada görülmesiyle kendini gösterir ve bu durum zamanla daha da kötüleşebilir. Medyada yer alan aile içi şiddetle sonuçlanan cinayetler de bu olguların trajik yansımalarıdır.
Aile içi şiddet, içe atılan öfkenin aile bireylerine yansımasıdır. Problemlere ve stresi artıran aile üyelerine karşı yöneltilen öfke, ya gizli bir şiddet (pasif-agresif) biçiminde ya da patlamalarla kendini gösterebilir. Duygusal olarak, altta yatan sebep genellikle öfke olarak kabul edilir. Aile içi şiddetin diğer sebepleri arasında, özellikle çocukluk döneminde maruz kalınan şiddet içeren davranışların birey üzerinde kalıcı etkiler bırakması bulunmaktadır. Stres altında bireylerin temel davranışları, sorun çözme yöntemleri olarak ortaya çıkabilir. Örneğin, “Hiç istemesem de kendi annem/babam gibi çocuklarıma bağırdım” veya “Eşime karşı annem/babam gibi davrandım” gibi ifadeler, bireylerin ebeveynlerinin davranışlarını tekrarladığını gösterir. Ayrıca, çevredeki insanların birbirlerine olan davranışları da örnek alınabilir. Öte yandan, olağanüstü durumlar ve bu durumlar karşısında hissedilen çaresizlik, aile içi şiddeti tetikleyen unsurlar arasındadır. Sonuç olarak, aile içi şiddeti çözümlemek için gerekli yöntemlerin ve isteğin olmaması da problemi derinleştiren etkenlerdendir.
Şiddet, yukarıda belirtilen şekillerde duygusal, fiziksel ve ekonomik boyutlarıyla ele alınabilir. Aile içindeki ilişkilerde, öfkenin hafif düzeyden ağır düzeye aktarılmasıdır. Hayatın her alanında öfke, insanın iç dünyasında vardır. Bu öfke ve şiddet, çözümsüzlük veya çaresizlikle birleştiğinde, fiziksel, duygusal ve ekonomik baskı olarak kendini gösterir. Aile içi ilişkilerde, bu durum hem bireylere hem de aile dinamiklerine zarar verir ve yıllar geçse de unutulmaz izler bırakır. Ülkemizde oldukça yaygın olan aile içi şiddet, pek çok bireyin ruhsal yapısında onarılması güç yaralar açmaktadır. Hatta birçok kişi, maruz kaldığı şiddetin farkında bile değildir. Bu noktada, şiddetin yalnızca fiziksel olmadığını hatırlamak önemlidir. Duygusal, psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddet, bazen ayrı bazen de bir arada varlık gösterebilir. Eşler arasındaki şiddet barındıran çatışmalar, çocukları da derinden etkiler. Bilerek veya bilmeyerek, çocuklara aile içinde bir şekilde şiddet uygulanmaktadır. Birçok çocuk, şiddet dolu ailelerde büyümekte ve zamanla kendisi de şiddet uygulamaktadır. Şiddet, çok geniş bir konu olup, üzerinde saatlerce konuşulabilir. Ancak, bu yazıda aile içi şiddetin etkilerini anlamak ve önlemek adına neler yapabileceğimiz üzerinde durmak istiyorum.
Ailede şiddet, maalesef ülkemizde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Genellikle bu durumun sorumlusunun şiddeti uygulayan kişi olduğu düşünülse de, unutulmamalıdır ki şiddet, hem mağdura hem de uygulayan bireye zarar vermektedir. Öncelikle, şiddetin daha fazla şiddeti doğurduğunu bilmek önemlidir. Ailesinde şiddet görmüş bir genç, bazen sevgi ya da sorun çözmeyi yalnızca şiddet yoluyla öğrenebilir. Çünkü o yaştan itibaren gördüğü ve öğrendiği budur. Aile içi şiddetten en fazla etkilenenler ise çocuklardır. Hayatlarının ilk yıllarında dünyayı sevgi ve güvenle keşfetmesi gereken çocuklar, böyle bir ortamda büyürken ihtiyaçlarından mahrum kalmakla kalmayıp, ağır travmalar yaşayabilir. Ironik bir şekilde, pek çok aile çocuklarının şiddet içeren içeriklerden uzak durması için çaba sarf ederken, akşam yemeği masasında kavgaya tutuşup çocuğunun yanında eşine hakaret edebilir. Çocuklar, hayata dair pek çok kavramı ebeveynlerinden öğrenir. Şiddet içeren ailelerde büyüyen çocuklar, çoğu zaman şiddetin tek ilgi kaynağı olduğunu benimseyebilir. Bu nedenle, şiddet barındıran bir aile ortamında büyüyen çocuklar, ileride bu davranışları tekrarlama riski taşır. Şiddet, sevgiyi azaltır ve sevginin bulunmadığı bir ortamda güven de yoktur. İnsanların, güvenmeye ve sevmeye ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaçlardan mahrum bırakılan bireylerde duygusal travmaların oluşması kaçınılmazdır. Aile içi şiddet, pek çok kişinin hayatında büyük bir travma olarak kalmaktadır.
Aile içi şiddeti önlemek için, öncelikle çocuklarımızı sevgi ve güven dolu bir ortamda büyütmeliyiz. Çocukların şiddete doğrudan veya dolaylı olarak maruz kalmamaları büyük bir öneme sahiptir. Ayrıca, şiddete karşı olan tutumunuz da önemlidir. “Oh ne güzel dövmüş”, “Aferin, ağzını yüzünü benzetmiş”, “Muhakkak hak etmiştir” gibi söylemler, çocukların zihninde kalıcı izler bırakır. Cinsiyet eşitliği bilincini, hiçbir cinsiyetin diğerinden üstün veya aşağı olmadığını, çocuklarımıza erken yaşta öğretmeliyiz. Eğitimlerinde iletişim ve problem çözme becerilerini mutlaka entegre etmeliyiz. Şiddet genellikle öfkenin uygun bir şekilde ifade ve kontrol edilememesinden kaynaklanır. Bu nedenle çocuklarımıza öfke yönetimini öğretmeliyiz. Ayrıca, sınırları ve “hayır” kelimesinin anlamını öğrenmeleri de önemlidir. Hayırın yalnızca hayır olduğunu bilmeyen bir birey, hem kendisi risk altındadır hem de başkalarına zarar verebilir. Çocuklar, sınırları ve kuralları öğrenmeli ki başkalarının haklarına müdahale etmeyi öğrenmesinler. Şiddeti engellemek için bireysel önlemlerin yanı sıra toplumsal önlemler de alınmalıdır. Bu noktada, şiddet uygulayanlara ve mağdurlara ruh sağlığı desteği sağlanması, şiddet eylemlerine caydırıcı cezalar verilmesi ve eğitim müfredatlarında şiddeti önleyici içeriklerin yer alması büyük önem taşımaktadır. Şiddeti önlemenin en etkili yolu, şiddet karşısında sessiz kalmamaktır. Eğer aile içi şiddetin olduğu bir ortamdaysanız, profesyonel destek almalı ve bu sorunun en kısa sürede çözülmesi için gerekli mercilere başvurmalısınız.
Kaynak: Doktor Sitesi
Sporcularda Mental Dayanıklılık Egzersizleri