34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
23 Kasım 2024 Cumartesi
Patronlar Dünyası’nın haberine göre; giyilebilir sağlık teknolojileri alanında devrim yaratan Doç. Dr. Canan Dağdeviren, sütyen şeklinde tasarlanan bir ultrason cihazı geliştirerek meme kanserinin erken teşhisinde önemli bir adım atmıştır. Dağdeviren, bu yılki Türk Tıp Dünyası Kurultayı için İstanbul’da bulunurken, yeni projesinin ağrı eşiğini ölçecek bir cihaz olduğunu da duyurdu. Bu cihaz sayesinde, bebeklerden konuşamayan hastalara kadar geniş bir yelpazede, ağrı yönetimi daha etkili bir şekilde gerçekleştirilebilecek ve gereksiz ağrı kesici kullanımının önüne geçilecektir.
Harvard Üniversitesi’nin Genç Akademi üyeliğine seçilen ilk Türk bilim insanı olan Dağdeviren, giyilebilir sağlık teknolojileri alanındaki yenilikçi çalışmalarıyla Amerika’nın en prestijli dergilerinden Forbes’un 30 Yaş Altı Bilim İnsanı listesine giren tek Türk olarak dikkat çekmektedir. Çalışmalarını Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) sürdüren Dağdeviren, bu yıl Sağlık Bakanlığı tarafından düzenlenen Türk Tıp Dünyası Kurultayı’nda önemli açıklamalarda bulundu.
Dağdeviren, tıp fiziği, malzeme bilimi ve biyomedikal cihaz teknolojileri alanındaki uluslararası çalışmaları nedeniyle 2024 TÜSEB Aziz Sancar Bilim Ödülü’ne layık görüldü. Bu alanda ödül alan ilk kadın bilim insanı olma başarısını gösteren Doç. Dr. Dağdeviren, tıp dünyasında çığır açan keşifleriyle adından söz ettiriyor.
Doç. Dr. Dağdeviren, giyilebilir ultrason cihazı projesinin meme kanserinin yanı sıra prostat, yumurtalık ve pankreas gibi geç teşhis edildiğinde ölümcül sonuçlar doğurabilen kanser türleri için de uygulanacağını belirtti. Giyilebilir ultrason cihazı sayesinde, vücuttan elde edilen veriler yapay zeka yardımıyla işlenerek, kanser henüz yatkınlık aşamasındayken dahi teşhis edilebilecek.
“TEDAVİLER KADINLARA GÖRE DİZAYN EDİLMEDİ”
Doç. Dr. Dağdeviren, kadınların yıllarca klinik araştırmalara dahil edilmediğini ve bu durumun kadınlarda sık görülen pek çok hastalığın hala tam olarak anlaşılamamasına neden olduğunu ifade etti. Özellikle meme kanseri üzerinde çalışmaya başlamasının sebeplerini şöyle açıkladı:
“Bir kadının kazandığı ilk ödül olması açısından benim için çok kıymetli bir ödül. 1993 yılına kadar kadınların klinik çalışmalarda olma zorunluluğu olmamış ve bunun gerekçesi de hormonlar olarak belirtilmiştir. Meme kanseri kadınlar arasında en yaygın kanser türü; fakat hala birçok yönü tam olarak anlaşılamamıştır. Ayrıca, Covid döneminde kullandığımız maskelerin kadınlar için uygun olmadığını da belirtmek isterim. Kadınlar bu maskeleri kullanırken arada boşluklar kalmakta ve bu da etkinliği azaltmaktadır. Biz, bu konuyu yapay zeka kullanarak araştırmalarımızda ortaya koymuştuk. Kendi grubumuzda eşit sayıda kadın ve erkek üzerinde denemeler yapmak için söz verdik ve bunun için bir anlaşma imzaladık.”
Dağdeviren, meme kanserini erken teşhis etmek amacıyla geliştirdiği elektronik sütyen projesinin şu an insan denemeleri aşamasında olduğunu vurguladı. Proje ile ilgili olarak şu bilgileri paylaştı:
“Bu proje şu anda bin hastada denemeler aşamasında. Hedefimiz, yaklaşık 3 yıl içinde bu cihazın hayata geçirilmesi, şirketleşmesi ve ihtiyaç duyan bireyler tarafından kullanılabilir hale getirilmesidir. Özellikle köylerde, uzak şehirlerde veya az gelişmiş ülkelerde kadınlar tarafından erişilebilir bir sistem haline dönüştürmeyi planlıyoruz. Bu cihazı, bir telefondan bile daha ucuz hale getirerek, her kadının ulaşabilmesini ve evlerinde hastaneye gitmeye gerek kalmadan kullanabilmesini sağlamayı hedefliyoruz.”
Elektronik sütyen ve giyilebilir ultrason ile özellikle ileri evrede teşhis alan hastaların hayatta kalma oranını yüzde 22’lerden yüzde 98’lere çıkarma hedefinde olduklarını belirten Dağdeviren, şöyle konuştu:
“İleri evrede teşhis edilen hastalarda genellikle iki mamografi arasında gelişen ara kanser (intervel) nedeniyle hayata tutunma olasılığı oldukça düşüktür. Ancak periyodik ölçümler ve bu cihaz sayesinde bu olasılığı yüzde 98’lere kadar artırmayı planlıyoruz. Ayrıca, kanser tedavisine harcanan maliyetlerin de yarıya düşeceğini öngörüyoruz. Örneğin, sadece Amerika’da meme kanserinin teşhisi ve tedavisi için yılda 32 milyar dolar harcanıyor. Bu cihaz sayesinde bu maliyetlerin yüzde 50’lere kadar düşeceğini ve hastalar, devletler ve doktorlar için büyük bir fayda sağlayacağını düşünüyoruz.”
Giyilebilir ultrason cihazının bir diğer önemli aşamasının yumurtalık kanserinin anlaşılmasına yönelik olacağını belirten Dağdeviren, prostat ve pankreas gibi ulaşılması zor organlardaki kanserler için de kullanılabileceğini vurguladı. Dağdeviren, bu çok fonksiyonlu cihazın vücudun 12-15 santim derinliğine kadar etki gösterebildiğini ve elde edilen görüntülerin oldukça yüksek çözünürlükte olduğunu kaydetti.
Dağdeviren’in bir sonraki hedefi, giyilebilir ultrason cihazını yumurtalık kanserinin erken teşhisi için denemeler yapmak. Ancak bunun yanı sıra, ağrı eşiğini ölçmek için geliştirdiği proje ile de dikkat çekmektedir. Bu konuda şunları ifade etti:
“Ağrının düzeyini belirlemek ve hangi ilaçların o kişi için daha etkili olabileceğini anlamak amacıyla bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bu cihaz, dünyada eşi benzeri olmayan ve daha önce hiç çalışılmamış bir proje olacak. Ağrı eşiğinin ölçülmesi, hastaların daha konforlu bir yaşam sürmelerinin yanı sıra, kullandığımız ilaçların miktarını düzenlememize de yardımcı olacak. Böylece gereksiz ilaç kullanımını önleyebilir veya farklı ilaçları kombine ederek ağrı yönetimimizi daha etkili bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Özellikle konuşamayan bebekler veya konuşma zorluğu çeken bireyler için de çok faydalı olacağına inanıyorum. Şu an cihazın yeni dizaynları üzerinde çalışmakta ve farklı malzemeleri test etmekteyiz.”
Kaynak: Patronların Dünyası