34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
24 Kasım 2024 Pazar
Patronlar Dünyası’nın haberine göre; Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un X’te paylaştığı pazar yazısı şu şekilde;
“Cumhuriyet tarihimiz boyunca, özellikle 1980 öncesinde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşanan çeşitli olumsuz pratikler, tarihi, kültürel, sosyolojik, ekonomik ve siyasi tartışmalar, Türkiye demokrasisinin gelişim sürecinde önemli bir yer tutmuştur. Bu bağlamda, 12 Eylül faşizminin getirdiği baskıcı dönem, Kürtlerin reddi ve inkarı yönündeki girişimler, Türkiye’de bir ‘iç Kürt sorunu’ kavramının ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetiminde, ret ve inkar politikalarının sona ermesiyle birlikte, Kürtler kimliklerinin tanınması, ana dilleri üzerindeki yasakların kaldırılması, akademik ve kültürel hakların sağlanması, bölgesel kalkınma, ekonomik refah ve sosyal adalet gibi önemli haklara kavuşmuşlardır. Bunun neticesinde, içerde terörün azalmasıyla huzurlu bir ortamın oluşması sağlanmıştır.
Elbette, demokrasinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde sürekli olarak değerlendirilecek konulardır. Ancak bu meseleler, artık tüm toplumun ortak meseleleri haline gelmiş; ayrılıkçı yaklaşımlar yerine ortak politikalarla ele alınması gerekmektedir.
Bunun yanı sıra, son kırk yıldır emperyalist bir proje olarak ortaya çıkan terör destekli ‘dış Kürt sorunu’, Türkiye’nin aleyhinde şekillenen bir durumdur. Bu proje, “etnik kimlik=milli kimlik=bağımsız (manda) devlet” formülüne dayanarak inşa edilmektedir. Ancak bu, nesnel bir Kürt sorunu değil; emperyalist bir dayatma ile Türkiye’den toprak koparıp Ortadoğu’da bir manda devlet kurma çabasıdır.
1 Ekim 2024 itibarıyla, Sayın Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarihi hamleleriyle paradigma değiştiren bir Devlet inisiyatifi ortaya konmuştur. Bu inisiyatifin hedefi ise “Milli Birlik ve Kardeşliği Güçlendirme ve Terörsüz Türkiye”dir.
Emperyalist proje, Türkiye’nin Kürtlerini bağımsız devletleri olan Türkiye Cumhuriyeti’nden koparmayı amaçlamaktadır. Kürtlere ait devlet ve ülke projesi, Kürtlerin statü hakkı olarak tanımlanmakta; bunun ilk adımı olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da yetki devri/siyasi özerklik gündeme getirilmektedir. Nihai amaç, emperyalizmin mandası bir devlet kurmaktır.
Türkiye’nin Kürtlerini, bölgede sürekli bir huzursuzluk faktörü ve kullanışlı bir aparat haline getirme çabaları, bu planın özünü oluşturmaktadır. Bu nedenle Türkiye’nin Kürtlerinin bir statü sorunu yoktur; çünkü sözü edilen statü, ülke ve devlet sahibi olmaktır.
Tarihsel olarak, Türkiye’nin Kürtleri, bin yıllık kardeşlik ruhu ve bilinciyle, emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşımızda ve Cumhuriyetimizin kuruluşunda yer almışlardır. “Türkiye Cumhuriyetini Kuran Türkiye Halkına Türk Milleti denir!” ilkesi uyarınca, tek milletin ayrılmaz bir parçası olan Kürtler, gönüllü olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna katılmış ve kendi kaderlerini ebediyen tayin etmiştir.
Dolayısıyla, Kürtlerin milli devleti Türkiye Cumhuriyeti’dir ve Kürtlerin vatanı Türkiye’dir. Bu sebeple, Terörsüz Türkiye hedefi, Kürtlerin kendi Devletlerine ve Vatanlarına sahip çıkma çağrısını ve uyarısını da kapsamaktadır. Artık, bir emperyalist proje olan Türkiye Kürtlerine statü hakkı verilmesi dayatmasına karşı alınacak tavırlar, Terörsüz Türkiye hedefinde safları belirleyecek temel ölçüt olacaktır.
Takiye siyasetleri, iki yüzlü yaklaşımlar ve perde arkasında konuşmalar sona ermelidir. Herkes, açıkça ve dürüstçe, emperyalist proje olduğu tartışmasız olan Kürtlere statü verilmesi konusunda fikrini beyan etmelidir. Akla kara belli olmalıdır; çünkü bugün Türkiye’ye dayatılan yapay ‘dış Kürt sorunu’, asıl amacı Türkiye’yi bölmek olan bir projedir.
İç cephenin bu konuda sağlamlaştırılması ve güçlendirilmesi son derece önemlidir. Türkiye’nin coğrafi bütünlüğünü ve siyasi birliğini korumak, ülkemizin geleceği açısından hayati bir öneme sahiptir.”
patronlardunyasi.com
Kaynak: Patronların Dünyası
Ensonhaber.com’un haberine göre, 2024 yılında “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası” yaptırmamanın sonuçları oldukça dikkat çekici hale geldi. Toplamda 368 bin 780 işlem gerçekleştirildi. Bu durum, sigorta yaptırmamanın getirdiği riskleri bir kez daha gözler önüne seriyor.
Sigorta, yalnızca yasal bir zorunluluk değil, aynı zamanda sürücülerin ve diğer yol kullanıcılarının güvenliğini sağlamak açısından da kritik bir öneme sahip. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, kaza anında karşı tarafın zararlarının tazmin edilmesini sağlarken, sürücüleri de maddi yükümlülüklerden koruyor.
Denetimlerin artmasıyla birlikte, kaza sayılarındaki azalma da dikkat çekiyor. Bu bağlamda, sigorta yaptırmamanın sonuçları ve denetimlerin etkisi hakkında birkaç önemli noktayı şöyle sıralayabiliriz:
Sonuç olarak, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmamak, hem yasal hem de finansal açıdan ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Sürücülerin, bu konuda daha bilinçli olmaları ve yasal yükümlülüklerini yerine getirmeleri büyük önem taşıyor.
Kaynak: Ensonhaber
Ensonhaber.com’un haberine göre, Bartın’da etkili olan yoğun kar yağışı nedeniyle birçok yol kapanmış durumda. Mahsur kalan vatandaşlar, uzun süre kurtarılmayı beklemek zorunda kalırken, bazıları bu zor durumu eğlenceli hale getirmeyi başardı.
Bazı araç sahipleri, sıkıcı bekleyişlerini müzik açarak ve dans ederek geçirdi. Bu anlar, hem onları hem de çevredeki diğer sürücüleri gülümsetti. Kar yağışı altında dans eden insanlar, sosyal medyada dikkat çeken görüntüler ortaya çıkardı.
Yolda mahsur kalanların yaşadığı bu ilginç durum, Bartın’da karın getirdiği zorlukların yanı sıra, bu zorluklarla başa çıkma yeteneğini de gözler önüne serdi. Bu olay, dayanışma ve neşeyi bulmanın bir yolu olarak öne çıkıyor.
Kaynak: Ensonhaber
DHA Bursa’nın haberine göre, 6 yıl önce Refik A. ile ikinci evliliğini yapan 1 çocuk annesi Ülkü Akdemir, bu evliliğinden bir kız çocuğu dünyaya getirdi. Ancak 3 yıl sonra eşinden boşandı ve velayeti kendisinde kalan kızı P.A.A. ile birlikte yaşamaya başladı. Akdemir, ilk eşinden olan oğlu Ahmet Baran Yıldırım (21) ile birlikte ailesini bir arada tutmaya çalıştı.
İddiaya göre, 17 Mayıs 2023 tarihinde eski kayınpederi H.A., oğluna ait bazı evrakları almak için Akdemir’in Nilüfer ilçesindeki evine geldi. Ancak aralarında daha önceden var olan bir husumet nedeniyle, Akdemir ve oğlu Ahmet Baran Yıldırım ile H.A. arasında arbede çıktı. H.A.’nın şikayeti üzerine, anne ve oğlu gözaltına alındı. Ahmet Baran Yıldırım tutuklanırken, Ülkü Akdemir ev hapsine çarptırıldı.
Kızı Koruma Altına Alındı
Ülkü Akdemir’in ev hapsinde, ağabeyi cezaevinde olduğu için evden çıkamayan P.A.A., haftada bir gün babası tarafından alınarak dışarı çıkabiliyordu. Annesi evde kapalı kaldığı için, diğer günleri yalnızca evde geçirmeye mecbur kaldı. 2023 yılının Ağustos ayında, eski eşiyle kızının bakımına ilişkin bir tartışma yaşandı. Akdemir, eski eşi Refik A.’nın çocuğuna kötü davrandığını iddia ederek, aralarında bir kavga çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine, Ülkü Akdemir’in Refik A.’nın üzerine tiner döküp bıçakla karın ve bacak bölgesinden yaraladığı öne sürüldü. Ağır yaralanan Refik A., hastaneye kaldırılırken, Ülkü Akdemir tutuklanarak cezaevine gönderildi. Velayeti kendisinde olan P.A.A., Bursa Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından koruma altına alındı.
“Refik Ölmedi Mi?” Mesajı
Savcılık soruşturması sonucunda, Ülkü Akdemir hakkında 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Daha önceki duruşmalarda verdiği ifadesinde, “Eski eşimin kızıma cinsel istismarda bulunduğunu düşündüm. Aramızdaki tartışma büyüdü. Ben de yüzüne tiner atıp, iki defa bıçakladım. 14 Mayıs’ta da kendisinden şikayetçi olmuştum. Olayın ardından Refik’in çalışanına, ‘Refik daha ölmedi mi?’ diye mesaj attım ama kendisini öldürme kastı ile hareket etmedim. Tahliyemi istiyorum.” dedi.
Duruşmada yöneltilen suçlamaları kabul etmeyen Refik A. ise, “Kızımı olay günü yanımdaki personelim ile almaya gittim. Bu kadın yüzüme tiner atıp beni bıçakladı. Uzun süre hastanede kaldım ve ameliyat edildim. Cinsel istismarla ilgili elinde kanıt yok. Kendisinden şikayetçiyim.” ifadelerini kullandı.
Haksız Tahrik İndirimi Uygulandı
Ülkü Akdemir’e, ‘Boşandığı eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi. Ancak mahkeme heyeti, ‘haksız tahrik’ indirimi uygulayarak bu cezayı 13 yıl 4 aya düşürdü. Ayrıca, Akdemir’e ‘Hakaret’ suçundan da 2 ay 7 gün hapis cezası verildi.
Cezasının Tümünü Çekmesi Hükmedildi
İstinaf mahkemesinin kararı onamasının ardından, Akdemir’in avukatı itirazda bulunarak dosyayı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin ‘haksız tahrik’ indirimiyle verdiği hapis cezasını onayladı. Yargıtay, Akdemir’in daha önce de eski kayınpederini darbetmiş olması nedeniyle benzer suçu mükerrer işlediğini belirterek, cezanın tümünü çekmesine hükmetti.
Kaynak: Demirören Haber Ajansı (DHA)
Kaynak: Ensonhaber
İHA’nın haberine göre, İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde U.Y. (14) ve O.Y. (17) isimli iki genç, sokak ortasında birbirlerine ateş ederek bu anları video kaydına aldı. Bu cesur ama tehlikeli davranışlarını sosyal medya hesaplarından paylaşan gençler, böylece dikkat çekmeyi başardılar.
Sokak Ortasında Ateş ve Sosyal Medya Paylaşımı
Paylaştıkları görüntüler, Arnavutköy İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk Büro ekiplerinin sanal devriyesi sırasında fark edildi. Ekiplerin hızlı müdahalesiyle, bu tehlikeli eylem anında tespit edilen çocuklar, kimlik tespitinin ardından yakalandı.
Polis Ekipleri Harekete Geçti
Gözaltına alınan iki gencin, emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edileceği öğrenildi. Bu olay, gençlerin sosyal medya platformlarında dikkat çekme çabalarının, ciddi bir suçla sonuçlanabileceğinin bir örneği olarak kayıtlara geçti.
Olayın detayları ve gelişmeleri için kaynak: Ensonhaber