34,5341$% 0.11
36,1597€% -0.23
43,5210£% -0.19
2.964,90%0,11
2.671,99%0,01
9.367,77%3,72
22 Kasım 2024 Cuma
Ensonhaber.com’un haberine göre; Anadolu Ajansı (AA) tarafından yayımlanan haftalık para ve banka istatistikleri, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın döviz ve altın rezervleriyle ilgili önemli verileri içeriyor. 15 Kasım itibarıyla Merkez Bankası’nın brüt döviz rezervleri 1 milyar 969 milyon dolar artış göstererek 94 milyar 90 milyon dolara ulaştı. Önceki hafta, 8 Kasım’da brüt döviz rezervleri 92 milyar 121 milyon dolar seviyesinde bulunmaktaydı.
ALTIN REZERVLERİ
Bu dönemde Merkez Bankası’nın altın rezervleri ise, 2 milyar 593 milyon dolar düşüşle 65 milyar 187 milyon dolardan 62 milyar 594 milyon dolara geriledi. Bu durum, uluslararası piyasalardaki dalgalanmaların ve ekonomik koşulların etkilerini yansıtan önemli bir gösterge olarak değerlendiriliyor.
TOPLAM REZERVLER
Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, 15 Kasım haftasında bir önceki haftaya göre 624 milyon dolar azalışla 157 milyar 308 milyon dolardan 156 milyar 684 milyon dolara indi. Bu veriler, Türkiye’nin ekonomik durumunu ve Merkez Bankası’nın döviz yönetimi stratejilerini anlamak açısından büyük önem taşıyor.
Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)
Detaylı bilgi için: Ensonhaber
Ensonhaber.com’un haberine göre, her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen kamu borçları yapılandırmaları, vatandaşlar arasında “bu yıl da olur” beklentisini doğurmuştur. 2016 yılından bu yana hemen hemen her yıl bir vergi yapılandırması yasası çıkarılması, mükelleflerde sürekli bir beklenti oluşturmuştur. Bu yapılandırmalar, esnaf ve diğer mükelleflerin vergi yükümlülüklerini yerine getirmekte zorluk çekmelerine neden olmaktadır.
TESK Başkanı Bendevi Palandöken’in açıklamalarına göre, esnafın vergi yükünden dolayı ödemelerini yapamamaları ve yapılandırma talep etmeleri, bu sorunun boyutunu gözler önüne sermektedir. Yapılandırma yasaları, hem vatandaşları hem de kamu kurumlarını rahatlatan önemli bir mekanizma olarak öne çıkmaktadır.
Vergi ve SGK borçlarını ödemekte zorlanan mükelleflere yönelik olarak sunulan yapılandırmalar, borçların taksitler halinde 36 ay içerisinde ödenebilmesini sağlamaktadır. Bu durum, vatandaşların üzerindeki mali yükü hafifletirken, kamu alacaklarının tahsil oranlarını da artırmaktadır.
Tüketici Konfederasyonu (TÜKONFED) Finans Komisyonu Başkanı ve Ekonomist Dr. Selçuk Gülten, 2024 yılı sonuna kadar kapsamlı bir vergi yapılandırma yasasının çıkarılmasının, küçük esnafın ve vergi mükelleflerinin vergilerini daha kolay ödemelerine yardımcı olacağını belirtti. Gülten, enflasyonla mücadele paketinin yarattığı yavaşlama nedeniyle biriken vergi borçlarının da ödenebilir hale geleceğini vurguladı.
Dr. Selçuk Gülten, yapılandırma beklentisiyle ilgili olarak şu değerlendirmelerde bulundu:
2024 yılı kapsayacak yeni bir vergi yapılandırmasının “son kez” yasalaşması durumunda, Maliye Bakanlığı’nın vergi tahsilatında hız kazandığı gözlemlenecektir. TESK Başkanı Bendevi Palandöken, esnafın vergi yükü nedeniyle ödemelerini yapamadığını tekrar dile getirdi. Ayrıca, Merkez Bankası’nın faiz oranlarını yükseltmesi, ekonomik faaliyetlerin yavaşlamasına yol açmıştır.
Her yıl yapılandırma yasasının çıkmasını önlemek amacıyla Vergi Dairesi Müdürlükleri’ne geniş yetkiler verilmesi ideal bir çözüm olarak öne çıkmaktadır. Bu kapsamda, genel düzenlemeler yerine zor durumdaki mükelleflere özel yapılandırmalar yapılabilir. Yapılandırma yasalarında genellikle vergi asılları değil, işleyen faizlerin bir kısmı silinmektedir. Vergi Dairesi, mükellefleri en iyi tanıyan Maliye Bakanlığı birimi olarak, özel taksitlendirmeler geliştirebilir.
Vergi ve SGK borçlarını ödememeyi alışkanlık haline getiren mükelleflere yönelik farklı çözümler geliştirilmesi mümkündür. Örneğin, vergi ve SGK borçlarını ödeyene kadar bu mükelleflerin faaliyetleri askıya alınabilir. Bununla birlikte, mükelleflerin neden ödemediği konusunda açıklama yapmaları teşvik edilmelidir. İlan edilen vergi borçluları listesinde yer alan mükelleflerin bazıları, vergi idaresinden vergi iadesi hakları olduğundan dolayı borçlu görünmektedir. Burada, mahsuplaşma veya iade işlemlerinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlanmalıdır. Sonrasında yürütülen bürokratik işlemler veya vergi incelemeleri sonucunda ortaya çıkan sorunlar, yasal gecikme faizi ile çözümlenebilir.
Kaynak: Ensonhaber
Ensonhaber.com’un haberine göre, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Özellikle son dönemde Rusya’nın arabuluculuğuyla Türkiye ve Suriye arasındaki ilişkilerde kaydedilen gelişmeler ile Suriyelilerin güvenli geri dönüşüne dair sorulara yanıt verdi.
Altun, Türkiye’nin Suriye’de uzun süreli krizlere kapsamlı çözümler bulma konusunda bölgedeki en önemli aktörlerden biri olduğunu ifade etti. Türkiye’nin, Suriye krizinin barışçıl bir şekilde çözülmesinden en fazla fayda sağlayacak ülkeler arasında yer aldığını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Suriye’deki çok boyutlu sorunların çözümü için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esed ile görüşmeye hazır olduğunu belirttiğini aktaran Altun, artan şiddet, saldırganlık ve kitlesel nüfus hareketlilikleri göz önünde bulundurulduğunda bu diyalog çağrısının daha da önem kazandığını kaydetti.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ”
Altun, şu şekilde değerlendirmelerde bulundu:
Bu ilkelerin, Suriye’deki sorunların esas nedenlerini ele almayı amaçlayan her türlü anlamlı çabanın temelini oluşturduğunu belirtti. Olası bir angajmanın, ilgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarında tanımlandığı şekilde, Suriyeli taraflar arasında gerçek bir diyaloğu desteklemesi gerektiğine vurgu yaptı.
“AÇIK BİR ÇİFTE STANDART VE ZULME ORTAKLIK ANLAMINI TAŞIYOR”
Batı merkezli değerlerin ve medya etiğinin Gazze’deki savaşla birlikte çöktüğüne ilişkin yorumları değerlendiren Altun, Gazze’deki soykırım sürecinde Batı medyasının ve bazı Batılı hükümetlerin yıllardır savundukları insan hakları, evrensel ahlaki değerler, basın ve ifade özgürlüğü gibi konularda ikiyüzlülük sergilediklerini ifade etti.
Altun, şu şekilde devam etti: “7 Ekim’den bu yana gördük ki söz konusu aktörler için bu değerler, sadece Batılı ve Batı merkezli dünya görüşüne yakın gördükleri ayrıcalıklı azınlıklar için bir anlam ifade ediyor. İnsani ve vicdani bir tavır sergileyen birçok Batılı gazetecinin ve akademisyenin sansüre, baskıya ve mobbinge maruz bırakılması bunun en bariz örneklerindendir.”
Öte yandan, medyada gerçeklerin yalan, yalanların ise gerçek olarak servis edilmesi, Gazze’de İsrail tarafından katledilen yüzlerce gazeteci ve on binlerce kadın ve çocuğun durumuna dair anlamlı bir tepki ortaya konmamış olmasının, açık bir çifte standart ve zulme ortaklık anlamı taşıdığını belirtti.
“İSRAİL, 7 EKİM’DEN BU YANA YAPTIĞI KATLİAMLARLA KARANLIK SİCİLİNİ İFŞA ETMİŞTİR”
İsrail’in Filistin’i işgalinin Batı medyasının gerçek mahiyetini ortaya çıkardığını ifade eden Altun, Batı medyasının, Batı dünyasının dışındaki toplulukları egzotik içeriklerle ya da şiddet içeren imgelerle temsil ederek hem Batı dışı toplumlar hakkındaki gerçekleri çarpıttığını hem de Batı’nın etnosentrizmini kurumsallaştırdığını söyledi.
Altun, “Filistin’de 1 yıldan fazla süredir süregelen zulüm ve soykırım girişimi aslında yeni başlamadı. İsrail’in vahşetinde 7 Ekim bir sebep ya da milat değil, bir sonuçtur. İsrail, kurulduğu günden bu yana sayısız katliama girişmiş ve bölgede istikrarsızlık ihraç eden bir terör devletidir.” şeklinde konuştu.
7 Ekim sonrası yaşananların, dünya kamuoyuna farklı şekillerde servis edilmeye çalışılan gerçeklerin ifşası olduğunu belirten Altun, “İsrail 7 Ekim’den bu yana yaptığı katliamlarla karanlık sicilini ifşa etmiştir. Bu süreçte servis edilen dezenformasyon ve medya desteğine rağmen katliamlarını dünyadan gizleyememektedir.” dedi.
“DEZENFORMASYONLA MÜCADELE MERKEZİ, İSRAİL’İN 250’DEN FAZLA YALANINI ORTAYA ÇIKARDI”
Batı medyasının tutumunun, İsrail’i daha fazla yalan söyleme noktasında cesaretlendirdiğine dikkat çeken Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin, İsrail’in 250’den fazla yalanını belgelerle ortaya çıkardığını hatırlattı.
Altun, “Bu yalan kampanyalarının, ‘Dezenformasyon Bülteni Filistin Özel’ adlı kitapta ayrıntılı olarak ortaya konduğunu” ifade etti. Kitapta, İsrail’in, Filistin işgalini dünya kamuoyu nezdinde meşrulaştırma konusunda ne kadar cüretkar olduğunun ve Batı medyasının bunu nasıl kolaylaştırdığının görülebileceğini dile getirdi.
Özellikle, İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un, Münih Güvenlik Konferansı’nda elinde bir kitapla geldiğini ve bu kitabın Gazze’de bir evde bulunduğunu, bir Hamas lideri tarafından yazıldığını iddia ettiğini belirtti. Batı medyasının bu iddiaları sorgulamadan dünya kamuoyuna sunduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’nin, Herzog’un yalan söylediğini tespit ettiğini ve bu yalanın uluslararası medya aracılığıyla yayıldığını belirten Altun, “Aslında kitap, 1990 yılında Mısırlı bir yazar tarafından yayımlanmıştır ve yayımlandığı ülkeler arasında Filistin bulunmamaktadır. Kitabın Filistin meselesi ya da Hamas ile hiçbir ilgisi yoktu.” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE, KÜRESEL GÜNDEME HER ZAMAN OLUMLU BİR YAKLAŞIMLA KATKIDA BULUNMAKTADIR”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Brezilya’da katıldığı G20 Liderler Zirvesi’nin Türkiye açısından önemine dair bir soru üzerine Altun, Türkiye’nin G20’yi, dünyanın önde gelen ekonomileriyle diyalog halinde olduğu en önemli forumlardan biri olarak gördüğünü belirtti. G20’nin, ortak çözümler bulmak üzere en büyük ekonomilerin liderlerini bir araya getirme konusunda eşsiz bir rolü olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin, uluslararası ticaret, göç, iklim değişikliği ve bölgesel çatışmalar gibi küresel sorunlarda önemli bir role sahip olduğunu vurgulayan Altun, “G20’yi dinamik ve esnek yapısı sayesinde hızla aksiyon alabilen bir forum olarak önemsiyoruz.” dedi.
Altun, “G20 ekonomik sorunları ele almak üzere yola çıkmış olsa da pek çok sorunun iç içe girmiş olması nedeniyle daha geniş kapsamlı sınamaları ele almaya yönelmiştir.” şeklinde konuştu. Gıda güvenliği konusunu göç ve iklim değişikliğinden ayrı tutamayacaklarını ifade etti.
Sonuç olarak, Türkiye’nin, her zaman olduğu gibi üzerine düşeni yapacağını belirten Altun, G20 gibi etkin kurumlar aracılığıyla giderek istikrarsızlaşan uluslararası sistemi yönetme yükünü paylaşacaklarını vurguladı.
Kaynak: Anadolu Ajansı (AA)
Ensonhaber.com’un haberine göre, Emniyet güçleri suç örgütlerinin kökünü kazımak için kararlılıkla çalışmalarını sürdürüyor. Bu çerçevede, “Can Dalton” kod adıyla tanınan 27 yaşındaki Berat Can Gökdemir, örgüt liderliği, silahla tehdit, mala zarar verme ve yağmaya teşebbüs gibi suçlamalarla yargılanıyor.
Rusya’ya İade Talebi
Başsavcılık, Gökdemir’in suç örgütünün faaliyetlerine dair kapsamlı bir dosya hazırlayarak Rusya’ya iletti. Gönderilen belgede, Gökdemir’in suçlarının siyasi veya askeri bir nitelik taşımadığı ve Türkiye’de hukuki haklarının güvence altına alınacağı vurgulandı.
Geçmişteki İlişkileri Gün Yüzüne Çıktı
İddianamede, Gökdemir’in daha önce birlikte hareket ettiği ancak sonrasında husumet geliştirdiği suç örgütü lideri Barış Boyun ile olan ilişkisine de değinildi. 2022 yılında Boyun’un örgütünde “yönetici”
İade Süreci Hakkında Bilgiler
Sabah gazetesinin aktardığına göre, Rusya’ya gönderilen iade talebinde, Gökdemir hakkında açılan davanın firar etmesi nedeniyle sonuçlandırılamadığı belirtildi. Türkiye’ye iade edilmesi halinde hukuki süreçlerin hızlı bir şekilde tamamlanacağı ifade edildi. Ayrıca, ek bilgi veya belge talepleri durumunda Türkiye’nin her türlü desteği sağlayacağı bildirildi.
Örgütün Hedefleri ve Faaliyetleri
İddianameye göre, suç örgütü özellikle İstanbul’un Bahçelievler semtinde faaliyet gösteren iş insanlarını hedef alarak, tehdit ve saldırılarla haraç toplamayı amaçlıyordu. Berat Can Gökdemir’in bu örgütün lideri olarak eylemleri organize edip talimatlar verdiği belirlendi. Türkiye’nin iade talebiyle ilgili Rus yetkililerden gelecek yanıt sabırsızlıkla bekleniyor.
Kaynak: Ensonhaber
Ensonhaber.com’un haberine göre; İHA Türkiye Odalar Borsalar Birliği sektör meclis üyesi Akın Duman, araç sahiplerini yakından ilgilendiren kritik bir uyarıda bulundu. Son gelişmeler ışığında, araç satın alındıktan sonraki 15 gün içerisinde poliçe yaptırma imkanının sigortalılar için sona erdiğini duyurdu.
“İLGİLİ KARAR İLE AŞAĞIDAKİ MADDELER YÜRÜLÜKTEN KALDIRILMIŞTIR”
Duman, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Anayasa Mahkemesi’nin karar metnine göre, araç satışının yapıldığı gün sigortalıların trafik poliçelerini yaptırma zorunluluğu bulunmaktadır. 5 Mart 2024 tarihli ve 32480 sayılı Resmi Gazete’de, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 94. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkralarının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptallerine dair karar verilmiştir. Bu karar, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren dokuz ay sonra, yani 5.12.2024 tarihi itibariyle yürürlüğe girecektir. İlgili karar ile aşağıdaki maddeler yürürlükten kaldırılmıştır.
“15 GÜN İÇİNDE FESHEDEBİLİR”
Duman, yürürlükten kalkan maddeleri şu şekilde sıraladı:
Kaynak: İhlas Haber Ajansı (İHA)
Detaylar için: Ensonhaber