34,5746$% 0.27
36,2922€% 0.13
43,4860£% -0.18
2.992,69%1,05
2.697,39%0,97
9.349,85%-0,19
22 Kasım 2024 Cuma
Patronlar Dünyası’nın haberine göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, yerel yönetimler ve sosyal güvenlik kurumları haricinde kalan kamu idari birimlerini kapsayan “merkezi yönetim”e ait Hazine tarafından yönetilen kamu borcunu kapsayan stok, yeni ekonomik programın uygulamaya konulduğu Temmuz 2023 ile bu yılın Ekim sonu arasındaki dönemde %56,5 oranında artarak 8 trilyon 795,7 milyar liraya ulaştı.
Bütçe açıkları ve kamu borçlanma gereğindeki devam eden artış ivmesi, programın ilk 16 ayında borç stokunda rekor seviyede bir büyümeyi beraberinde getirirken, kamu, özellikle yüksek faiz oranlarıyla TL cinsi iç borçlanmalarla piyasadan yoğun bir şekilde kaynak çekmesi, özel sektör yatırımları üzerinde daraltıcı bir etki yarattı.
Hazine İç Borçlanmaya Yüklendi
Dış kaynak imkanlarının daraldığı bu süreçte, kamu açıklarının finansmanı için gerekli kaynaklar esas olarak, aşırı yükseltilen faizlerin cazip kıldığı TL cinsi devlet iç borçlanma senetlerinin (DİBS) ihracı yoluyla sağlandı. Merkezi yönetim borç stokundaki hızlı büyüme, özellikle TL cinsi kağıtlarla yapılan iç borçlanmadan kaynaklanırken, dövize dayalı iç borçlar ile dış borçlardaki büyüme görece düşük kaldı.
Dünya’dan Naki Bakır’ın haberine göre, Temmuz 2023-Ekim 2024 döneminde TL cinsi iç borç stoku %92,8 oranında net 1 trilyon 713,3 milyar liralık bir artışla 3 trilyon 558,8 milyar liraya ulaşırken, döviz cinsi iç borç stoku %20,6 artışla 880,9 milyar lira oldu. Böylece toplam iç borç stoku %78,4 oranında 2 trilyon 18,8 milyar lira büyüyerek 4 trilyon 594,4 milyar liraya ulaştı.
Aynı dönemde merkezi yönetimin dış borç stokunun ulusal para cinsinden karşılığı, dövizdeki mutedil seyir dolayısıyla sınırlı düzeyde kalan kur farkı dahil %38 büyüyerek 4 trilyon 201,2 milyar lira oldu. Böylece dövize dayalı iç borçlar ile dış borçların toplamından oluşan dövize dayalı borç stokunun bakiyesi ulusal para ile 5 trilyon 82,1 milyar lira, bunun toplam borç stokundaki payı da yaklaşık %57,8 oldu.
Borç Dolarizasyonu Hala Yüksek
Buna göre dış borç ve dövize dayalı iç borç toplamında dövizli borçların toplam borç stoku içindeki payı, Haziran 2023 itibarıyla %67,2’ye kadar çıkan ağırlığı, program döneminde temel finansman kaynağının TL faizli enstrümanlarla borçlanma olması ve kur artışlarının düşüklüğü nedeniyle 10,6 puan geriledi. Ancak dövizli borçların toplam stoktaki payının 2014 yılında %32,3 olduğu ve pandemi dönemine kadar %50’nin altında seyrettiği dikkate alındığında, merkezi yönetim borç yapısındaki mevcut “dolarizasyon” hala yüksek bir düzeyi ifade ediyor.
Son dönemde önemli oranda rezerv biriktiren Merkez Bankası’nın kurları baskılamaya yönelik müdahale satışları için imkânı, program öncesine göre oldukça artmış durumda. Bununla birlikte, önümüzdeki günlerde beklenen faiz indirimleri sürecinde dövize talebin güçlü bir dalgaya dönüşmesi olasılığı ve yaşanabilecek yeni kur şokları nedeniyle yüksek borç dolarizasyonu, Hazine için belli bir kur riskini beraberinde taşıyor.
İleriki dönemlerde kurlarda yaşanabilecek yukarı yönlü sert hareketlere bağlı olarak doğacak ilave kur farkı yükünün, hala büyük bölümü döviz cinsi olan borçların ulusal para cinsinden karşılığı ve toplam stoktaki büyümeyi artırma olasılığı bulunmaktadır.
IMF Küresel Borç Krizi İçin Uyardı, Türkiye İçin Risk Var mı?
IMF’nin ekim ayında yayımlanan son Mali Gözlem Raporu’nda “zayıf büyüme ile yüksek borcun tehlikeli bir bileşimi”ne dikkat çekilerek, hükümetlere borçları azaltıp gelecek şoklara karşı tamponları yeniden inşa etmeleri tavsiye edilmiştir. Raporda, küresel kamu borcunun 2024 sonunda 100 trilyon doları aşarak küresel GSYH’nin %93’ünü geçeceği ve yükseliş trendinin orta vadede devam edeceği öngörülmektedir. “Mali tamponları büyüme dostu bir şekilde yeniden oluşturmak ve mali yönetimi güçlendirmek, sürdürülebilir kamu maliyesi ve finansal istikrarı sağlamak için elzemdir” uyarısı yapılmıştır.
Ancak son yıllardaki hızlı büyümeye rağmen, Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı dünya ortalamasına göre yüksek bir düzey oluşturmamaktadır. IMF, 2024 yılında merkezi yönetim borcunun milli gelire oranının AB ortalamasında %82,7, Euro bölgesinde %88,1, gelişmiş ekonomilerde %109,4, G7 ortalamasında %124,3 düzeyinde tahmin ederken, bu oranı Türkiye için %25,2 öngörmektedir.
2025-2027 dönemine ait Orta Vadeli Program’da (OVP) ise AB tanımlı genel yönetim borç stokunun GSYH’ye oranının Türkiye’de bu yıl %25,6 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmekte ve 2025 yılında da %24,8’e düşürülmesi hedeflenmektedir. Bu borçluluk düzeyi, Türkiye için bir “borç krizi” olasılığının uzak olduğunu göstermekte, ancak devam eden yüksek kamu borçlanma gereğinin, faizlerin yüksek seyri ve enflasyon üzerindeki olumsuz etkilerini ortadan kaldırmıyor.
Türkiye’nin Kamu Borçlanma İhtiyacı Neden Yüksek Düzeyde?
Kamu mali dengelerinde bozulmanın arkasında, pandemi ve izleyen dönemdeki bir dizi gelişmenin etkisi bulunmaktadır. Enflasyonu kontrolden çıkaran ve ekonomik dengeleri alt üst eden faizi baskılama politikaları, Şubat 2023’te büyük hasarlara yol açan depremlerin maliyeti, Mayıs 2023’te yapılan genel seçimler sürecinde kamu mali politikalarında gevşeme ve özellikle EYT düzenlemesinin etkisiyle bütçeden sosyal güvenliğe yapılan transferlerdeki hızlı büyüme gibi faktörler, kamu mali dengelerindeki bozulmayı artıran zincirin halkalarını oluşturmaktadır.
Haziran 2023 başında göreve gelen yeni yönetim, “ekonomiyi rasyonel zemine oturtma” hedefiyle hazırladığı ve bu kapsamda sıkılaşma önlemlerini Temmuz ayından itibaren kademeli olarak hayata geçirdiği program, 16 ayını doldurmasına rağmen, bütçe açıkları ve borçlanma ihtiyacındaki büyümenin devam etmesi, mali dengelerin rasyonel zemine oturtulmasını zorlaştırmaktadır.
Bu yıl Mart ayındaki yerel seçimler sürecinin yanı sıra, kamu harcamalarında tasarrufa yeterince uyulmaması ve bütçede faiz ile sosyal güvenlik yükünün artmaya devam etmesi, kamuda mali dengeleri sağlamaya direnci artırmaktadır.
kaynak: Patronların Dünyası
Ensonhaber.com’un haberine göre, Galatasaray’ın Arjantinli yıldızı Mauro Icardi, son zamanlarda yaşanan skandalların ortasında dikkat çekici bir paylaşımda bulundu. Icardi’nin, eşi Wanda Nara’yı aldattığına dair haberlerin gündeme gelmesinin ardından, Wanda Nara eleştirilerin hedefi haline gelmişti. Ancak, Icardi’nin sosyal medya hesabından yaptığı son paylaşım, tartışmaları daha da alevlendirdi.
“BENİ TACİZ EDİYOR”
Icardi, sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımda, Nara’nın makyajsız doğal hallerini yayınladı ve “İki saat boyunca evimde durup beni taciz etti.” ifadesini kullandı. Bu paylaşım, birçok kişi tarafından ilgiyle karşılandı. Wanda Nara’nın makyajsız hallerinin gösterilmesi, takipçileri arasında şaşkınlık yarattı. Görenler, Nara’nın doğal görüntüsünü tanımakta zorluk çekti.
İşte Wanda Nara’nın makyajlı ve makyajsız halleri arasındaki çarpıcı fark:
Bu durum, sosyal medyada geniş yankı buldu ve birçok kullanıcı, Icardi’nin bu paylaşımını eleştirdi. Gelişmeler takip edilirken, Wanda Nara ve Mauro Icardi arasındaki ilişki de merak konusu olmaya devam ediyor.
Kaynak: Ensonhaber
Patronlar Dünyası’nın haberine göre, pandemi sonrası hızla büyüyen kurye sektörü, motosiklet pazarında önemli bir ivme kazandırdı. Yüksek enflasyon nedeniyle otomobile erişim zorluğu yaşayan bireylerin motosikletleri tercih etmeye başlamasıyla birlikte, Türkiye’de motosiklet satışları rekor seviyelere ulaştı. Ekim ayında, geçen yılın aynı dönemine göre %31 artışla yaklaşık 106 bin motosiklet satılırken, yılın ilk 10 ayında toplam satışlar 1 milyon 38 binin üzerine çıktı. Artık Türkiye’de en fazla satılan taşıt aracı otomobil değil, motosiklet oldu.
Motosiklet Endüstrisi Derneği (MOTED) verilerine göre, Ocak-Ekim döneminde trafiğe kaydedilen toplam taşıt sayısı 2 milyon 170 bin 857 olarak belirlendi. Bu rakamın yaklaşık %50’si motosikletlerden oluşuyor ve bu durum motosikletin, Türkiye’de en çok satılan araç türü olma konumunu pekiştiriyor.
Ekonomim’den Aysel Yücel’e açıklamalarda bulunan MOTED Başkanı Başarı Erbaş, pazarın büyümesi doğrultusunda hedeflerini revize ettiklerini belirterek, yıl sonunda motosiklet satışlarının 1 milyon 300 bine ulaşmasını öngördüklerini ifade etti. Erbaş, büyüyen pazarın Türkiye’deki yabancı motosiklet üreticilerinin yatırım iştahını artırdığını vurguladı. “Türkiye, hızlı ve emin adımlarla motosiklet üretim üssü olmaya doğru ilerliyor. Yapılan yatırımlar da bu yönde hızlandı. Geçen yıllarda sadece ‘yatırım düşünüyoruz’ diyen markalar varken, bu yıl artık icraata geçen ve yatırım yapan marka sayısı 10’un üzerinde” diye konuştu.
Kibar Holding, Honda, Doğan Trend Otomotiv ve Habaş, Türkiye’de motosiklet yatırımı planlayan gruplar arasında yer alıyor. Son 3 yılda toplamda 2,4 milyon adedin üzerinde motosiklet satışı gerçekleştiğini belirten Erbaş, “Artık motosikletlerin trafikte hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Motosikletlerin trafikte daha rahat bir şekilde seyredebilmesi için çalışmalarımıza hız vermeliyiz. Aksi takdirde, hızlı büyüme sonrası kazaların artması ve trafik kaosu gibi sorunlarla karşılaşabiliriz. Belirli konularda kamuoyunu bilgilendirme, trafik eğitimleri ve trafik uygulamaları yeniden gözden geçirilmelidir” dedi.
Kaynak: Patronların Dünyası
Patronlar Dünyası’nın haberine göre, yeni yılda uygulanacak plastik poşetlerin ücretlendirilmesi için önemli bir toplantı yapıldı. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, ilgili kamu kurumları ve sektördeki dernek ile federasyon temsilcileri bir araya gelerek Plastik Poşet Komisyonu toplantısını gerçekleştirdi. Toplantı, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü koordinasyonunda düzenlendi.
Sektör temsilcileri, toplantıda görüşlerini paylaştı. Özellikle, 2024 yılında uygulanacak olan plastik poşet ücretinin belirlenmesi konusundaki düşünceler gündeme geldi. Yapılan değerlendirmelerde, perakendecilere maliyeti ortalama 1,19 TL olarak belirtilen bir poşetin, mevcut 25 kuruşluk fiyatının plastik poşet tüketimini azaltmak için yeterli olmadığı ifade edildi. Bu durum, plastik poşet kullanımının arttığını gösteriyor.
Sektör temsilcilerinin çoğunluğu, poşet fiyatlarının artırılması gerektiği yönünde görüş bildirirken, bu talepler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a sunulacak. Ardından, yeni yıldaki plastik poşet satış fiyatları netlik kazanacak.
Plastik poşetlerin ücretlendirilmesi uygulaması, 2019 yılından bu yılın Temmuz ayına kadar önemli sonuçlar doğurdu. Bu süreçte, 1,5 milyon ton plastik atığın oluşumu engellendi. Böylece, plastik poşet üretimi için gerekli olan plastik ham madde ithalatı da önemli ölçüde azaldı. Uygulama sayesinde yaklaşık 10,6 milyar TL tasarruf sağlandı. Ayrıca, bu durum çevresel etkileri de gözler önüne serdi; yaklaşık 64 bin 105 ton sera gazı salımının engellenmesi sağlandı.
Kaynak: Patronlar Dünyası
Ensonhaber.com’un haberine göre; Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından adliyenin konferans salonunda gerçekleştirilen duruşmaya, organize suç örgütü elebaşı Fırat Sarı’nın da aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 36 sanık ile avukatları katıldı. Bazı tutuksuz sanıklar ise bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla duruşmaya bağlandılar.
Verilen aranın ardından devam edilen duruşmada, “Yenidoğan Çetesi” soruşturmasını yürüten savcı Yavuz Engin’in makamında ölümle tehdit edilmesine ilişkin tutuklanan Mustafa Kemal Zengin’in ifadesi alındı. Bu kapsamda, tutuklu sanık hemşire Tuğçe Toptemel’in savunması dikkat çekti.
Toptemel, yakınlarını kaybedenlere başsağlığı dileyerek, bu durumdan dolayı derin bir üzüntü içerisinde olduğunu ifade etti. Sanık Hakan Doğukan Taşçı ile aralarında dört kez para transferi olduğunu belirten Toptemel, bu ödemelerin tamamen şirket parası olduğundan hiçbir şahsi çıkarının bulunmadığını savundu.
“Benden Bebeğin Videosunu İstedi”
6 aylık Michelle Nwandı Opara’nın yenidoğan yoğun bakımında ölümüyle ilgili konuşan Toptemel, “Mesaim geceydi. Monitör ötmeye başlayınca Hakan Doğukan Taşçı’yı aradım, monitörün yanlış olduğunu, ilaçları kapattığımı, kalbini hissedemediğimi söyledim. Benden bebeğin videosunu istedi. ‘Bir şey yapılacak mı?’ diye sordum. Kan şekerine bakılmasını söyledi.” şeklinde ifade etti.
Toptemel, bebeğin kan şekerine bakıp hemen müdahaleye başladığını belirterek, “15 dakika boyunca kalp masajına devam ettim. Bebeğin nabzını kontrol ettim, tekrar kan gazı almaya başladım. Alma sebebim, kötü olduğuna dair elimde bir şey olması.” dedi. Nöbetten çıkarken Taşçı’yı yeniden aradığını ve “Bebeğin nabzını hissediyorum, bir şey yapılacak mı?” diye sorduğunu belirten Toptemel, Taşçı’nın kendisine “Hayır” cevabını verdiğini söyledi.
Bu esnada Taşçı’nın sesinin uykulu gelmesi ve kendisini çok ciddiye almaması nedeniyle diğer hemşirelerin de duyması için telefonu hoparlöre aldığını anlatan Toptemel, “6 aylık bebeğin yenidoğan yoğun bakımında olmaması gerektiğini sorguladım. Hemşireler, bebeği Fırat Sarı ve Hakan Doğukan Taşçı’nın kabul ettiğini söylediler. Ben Hakan Doğukan Taşçı’yı dinlemeden bebeğe müdahale ettim. Yine olsa yine yapardım, pişman değilim. İhmalim olduğunu düşünmüyorum.” diye konuştu.
Toptemel, kimseyi suçlamak amacıyla konuşmadığını belirterek, “Nöbetten çıktıktan sonra kim ne yaptı bilmiyorum. Ben mesai saatimden fazla duruyorsam, mesai saatinde insanların hastanede olması gerekiyor diye düşünüyorum. Öncesinde bebeğin iki kez kalbi durmuş. Bize asla bu bilgi verilmedi. Bize verilen epikriz de bebeğin beslenmesi ve ilaçları alması gerektiği yönündeydi.” dedi.
Kendisi gece nöbetine geldiğinde bebeğin entübe edilmiş ve makineye bağlı olduğunu kaydeden Toptemel, ilaçların etkisinde olan bebeği, elleri de kısıtlanmış şekilde teslim aldıklarını belirtti. Toptemel, çapraz sorgusunda, “6 aylık bebek kuvöze alınıyor mu?” sorusu üzerine, “Hayır, ben bunun yasal olmadığını söylüyorum. 6 aylık, 6,5 kiloya yakın bir bebekten bahsediyoruz. Bu yasal değil, bu hastayı kim kabul etti diye sorguladığımda Hakan ve Fırat Sarı’nın kabul ettiğini söylediler. Doktor kabul ettiği için karşı çıkamadım.” diye konuştu.
“Bana Bu Şekilde Talimat Verdi”
Gece doktoru olmadığı için nöbetlerde Hakan Doğukan Taşçı ile iletişime geçtiklerini söyleyen Toptemel, Taşçı’nın kendisinden talimat alınmasını istediğini belirtti. Toptemel, bebek ölümünün geç fark edildiğine yönelik beyanların yalan olduğunu ve buna katılmadığını ifade ederek, “Vicdanım bu konuda gerçekten rahat. Benim 08.00’de alanı teslim etmem lazım ama sorumlu hemşire 10.00’da işe geliyor. Sorumlular gelene kadar bebeğin başında bekledim. Bebeğe müdahale ettiğim için buradayım ama etmeseydim de burada olacaktım.” dedi.
Duruşma savcısının, “Hakan Doğukan’ı bebeğin annesine doktor olarak tanıştırıyorsun, bu ciddi bir durum, neden bunu yapıyorsun?” sorusunu Toptemel, “Biz talimatlara uyuyoruz. Talimatlara uymazsak işten çıkartırlar. Bana bu şekilde talimat verdi.” diye yanıtladı.
“Çocuğu Öldür Dese Öldürecek Misiniz?”
Toptemel, savcının “Talimatın sınırı vardır, çocuğu öldür dese öldürecek misin?” demesi üzerine, “Her talimata uymadığımı açıklamadım. Bu talimatta aileler bizi sıkıştırdığı için mahcup duruma düşüyoruz. O da bu anlardan bir tanesi. Talimata zorunlu kaldığım anlardan bir tanesi.” diye konuştu.
Kaya bebeğin ailesinin avukatı İsmail Kılıç, sanığa “Vicdanınızın rahat olduğunu söylüyorsunuz. Peki bebeğin öldüğünü duyduktan sonra şikayette bulunmayı düşünmediniz mi? Hastanede doktor yok, ekipman yok, hemşire yok. Hastanenin üst birimine ya da savcılığa şikayette bulunmayı düşünmediniz mi?” şeklinde bir soru yöneltti. Sanık Toptemel de “Şikayette bulunmadım. Bizde çocuk doktoru yoktu, bunu hep söylüyorum. Ölümler tabii ki oluyordu. Opara bebeğin ölümü beklenmeyen bir ölümdü. Susmak zorunda kaldım. 10 yıldır yenidoğan hemşiresiyim, bugüne kadar yoğun bakıma doktorun gelip bebeğe müdahale ettiğini görmedim.” yanıtını verdi.
Toptemel’e çapraz sorgu yapıldığı esnada bir kısım sanık avukatları, tutuksuz sanık Şeyhmus Çelik’in, avukatının yanına gelerek sorulmasını istediği soruları söylediğini, avukatının da Toptemel’e bu soruları yönelttiğini belirtti. Avukatlar, bu şekilde sanık Çelik’in doğrudan sanık Toptemel’e soru sorduğunu dile getirerek duruma itiraz etti. Çelik, durumun ortaya çıkması üzerine avukatının yanından kalkarak, tutuksuz sanıkların bulunduğu sıraya geçti.
Sanık savunmalarının alınmasına bugün saat 09.30’da devam edileceği bildirildi.
Kaynak: Ensonhaber