34,6990$% 0.27
36,6989€% 0.22
44,1157£% 0.17
2.967,10%1,12
2.657,58%0,76
9.628,31%-0,12
Ensonhaber.com’un haberine göre, 2024 yerel seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir balkon konuşmasıyla ilk değerlendirmesini yaptı. Söylemlerinde doğrudan sorumluluğu üstlenerek, kimseyi suçlamaktan kaçındı. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“31 Mart seçimleri, son 22 yıldaki 18. sandık imtihanımız oldu. Evelallah, bundan sonra da başararak yola devam edeceğiz. Maalesef yerel seçim imtihanında umduğumuz neticeyi alamadık. Her olanda hayır vardır. Elbette yerel bazda yaşanan bu gerilemelerin sebeplerini ayrıca masaya yatıracağız. Sonuçları açık yüreklilikle değerlendireceğiz. Özeleştirimizi cesaretle yapacağız. Kaybettiğimiz, geriye düştüğümüz her yerde sebepleri çok iyi tespit edecek ve gerekli müdahalelerde bulunacağız. Hiçbir surette milletimizin kararına hürmetsizlik etmeyeceğiz. Milletle inatlaşmaktan, milli iradeye rağmen hareket etmekten, milletin takdirini sorgulamaktan bugüne kadar olduğu gibi yine uzak duracağız.”
Erdoğan, ayrıca yerel yönetimlere desteklerinin süreceğini belirtti. Ancak, atanan kayyumlar nedeniyle AK Parti’nin CHP’li belediyelere karşı operasyonlar düzenlediği algısının yaratılmaya çalışıldığı ifade ediliyor. Oysa, kayyum atanan tek CHP belediye başkanının Ahmet Özer olduğu ve bunun bile CHP’liler tarafından sorgulandığı öne sürülüyor. Diğer taraftan, DEM’li belediye başkanlarının da durumlarının farkında oldukları ve desteklerini kime verdiklerini gizlemedikleri vurgulanıyor.
“Hayır efendim, onlar öyle değil, hepsi cici çocuklar” diyenlerin sadece CHP yöneticileri olduğu ifade ediliyor. Bu noktada, CHP belediyelerine karşı bir engel mi konuluyor? 1994’ten itibaren iki dönem İBB Başkanlığı yapan Erdoğan, Türkiye’de belediye faaliyetlerine nasıl “posta konduğunu” ve “takozluk edildiğini” en iyi bilen kişidir. Çünkü bu durumu bizzat yaşamıştır. Bu tür müdahalelerin belediyeleri zayıflatmadığını, aksine halkın o belediyelere karşı sempati beslemesini sağladığını biliyor.
CHP belediyeleri mağdur mu bırakılıyor? Geçmişe döndüğümüzde, AK Parti’nin daha önce kendi belediyelerine yapılan “önlemelerin” hiçbirini CHP belediyelerine uygulamadığı görülüyor. Ne İmamoğlu’nun “ahmak” davası ne de konserlere ödenen milyonların soruşturulmasının AK Parti ile doğrudan bir bağlantısı bulunuyor. Örneğin, deprem felaketinden etkilenen Adıyaman’ın Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere, katıldığı bir televizyon programında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’a şehre yönelik çalışmaları dolayısıyla teşekkür etti. Yine CHP’li Gölbaşı (Adıyaman) Belediye Başkanı İskender Yıldırım, bölgenin yeniden inşası konusunda Bakan Kurum’un bilgilerini aldığını belirterek, “Bakanımızın ilgisinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Hiçbir ayrımcılık görmedik” dedi.
Ancak bu olumlu ifadelerin, CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’in konuşmalarında yer almadığı belirtiliyor. Özer, şu anda DEM belediyelerinin “direniş kampanyasına” katılmış gibi görünüyor. Peki, bunun CHP seçmeninde bir karşılığı var mı? PKK ile iltisaklı olduğu belgelenen belediyelere kayyum atanması, özelde CHP seçmeninin, genelde Türk halkının öncelikli sorunları arasında mı? Özgür Özel, DEM avukatlığı yaparken bunları düşünmüş müdür?
Yerel seçimlerin halkın nabzını genel seçimlere göre daha iyi tuttuğunu düşünüyorum. Çünkü ortada somut hizmetler vardır veya yoktur. Çöplerin toplanmaması, suların akmaması, toplu taşımanın çalışmaması gibi durumlar söz konusu olduğunda, halk bu durumu doğrudan belediye başkanlarına yansıtır. Ancak son zamanlarda CHP’yi birinci parti gösteren anketlerin, yerel seçimlerle değil genel seçimle ilişkilendirildiği görülüyor. Sayın Cumhurbaşkanı’nın özeleştirisi de bununla ilgili. Şu haliyle CHP’ye bakarak umut görebilen bir vatandaş var mı? Hırsları boylarını aşan belediye başkanlarına bakıp ülkeyi bunlara emanet edebileceğine inanan biri var mı? Belediye başkanlarına bakıp, bunlardan birine ülkeyi teslim edebileceğini düşünen var mı?
CHP’nin bu kadar oy almasının ve bu kadar belediye kazanmasının sebebi açık konuşmak gerekirse, bunun müsebbibi AK Parti olarak nitelendiriliyor. Belediye imkanlarını terör örgütüne verenler ve hırsızlık yapanlar, sonunda yargının önüne çıkacaktır. Geçtiğimiz günlerde konserler üzerinden ortaya çıkan yolsuzluklar, sadece buz dağının görünen kısmıdır. Halkçı belediyecilik sloganı altında nasıl bir soygun düzeninin işletildiği yakında gün yüzüne çıkacaktır.
Evet, son günlerde halkın CHP’ye teveccühü, yerel yönetimlerdeki başarıları (başarısızlıkları) ile değil, ülkenin içinde bulunduğu genel ekonomik kriz ile ilgilidir. Ancak hükümet etmek, bir anlamda nöbet tutmak demektir. Sizin nöbetinizde olan şeylerden siz sorumlusunuzdur. “Ama ben yapmadım” diyemezsiniz. Fatura her zaman size çıkar. “Dünyada da kriz var” argümanı siyasette pek fazla karşılık bulmaz.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu durumu fark etmesi, oldukça sevindiricidir. Elbette CHP yerel yönetimlerinin yolsuzlukları araştırılmalı, belgelenmeli ve kamuoyuna açıklanmalıdır. Onların “Bu konserler Milli Bayramlarda veriliyor, onun için sorgulanıyor” gibi açıklamalarına kapı açılmamalıdır. Uğur Mumcu’nun bu günlerde solcularımız tarafından hatırlanmayan bir sözü vardır: “Bu memlekette banka soyarken kar maskesi, ülke soyarken Atatürk maskesi taktılar.” Muhalefetin bu maskesinin düşürülmesi gerekmektedir. Ancak asıl önemli olan, iktidarın CHP’nin başarısı gibi görünen oy artışını kendi eksikliklerinin bir sonucu olarak görmesidir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın “Bunun müsebbibi biziz” şeklindeki saptaması umut vericidir. İktidarın önündeki yol zorlu ve engebeli olabilir, ancak bu durumun farkında olması, iktidarın en büyük avantajıdır.
Kaynak: Ensonhaber
Türkiye ve Umman Arasında Tarihi Anlaşmalar İmzalandı