34,5226$% 0.17
36,4897€% 0.35
43,7669£% 0.31
2.961,91%0,92
2.670,82%0,83
9.122,68%1,01
Uzun yaşam süresi ve düşük obezite oranlarıyla dikkat çeken Japonya’nın beslenme şekli, dünya genelinde merak konusu olmuştur. Japonların sağlıklı ve uzun yaşamlarının ardında yatan sırlar, altı temel faktörle açıklanmaktadır. İşte bu faktörler:
Japon diyetinin en belirgin özelliklerinden biri, dengeli ve besin değeri yüksek gıdaların ön planda olmasıdır. Yemeklerde genellikle taze sebzeler, pirinç, balık, tofu ve minimum yağ kullanımı tercih edilmektedir. Bu yaklaşım, sağlığı koruyan ve uzun ömür sağlayan dengeli bir beslenme profili oluşturur. Japonlar, sebzeleri, yağsız proteinleri ve bitki bazlı seçenekleri önceliklendirmektedir. Örneğin, tofu, edamame ve natto gibi soya bazlı gıdalar, bitki bazlı protein ve önemli besin maddeleri sunar. Fermente edilmiş bir soya ürünü olan natto, kemik sağlığını destekleyen ve kanser riskini azaltabilen izoflavon bakımından zengindir. Ayrıca, taze ve işlenmemiş gıdalara verilen önem, Japonya’da düşük kalp hastalığı oranlarına katkıda bulunmaktadır. Bu dengeli ve besleyici diyet, uzun yaşam süresinin yanı sıra hastalıkların azalmasına da yardımcı olmaktadır.
Japonlar, “hara hachi bu” olarak bilinen bir yeme alışkanlığına sahiptir. Bu ifade, “doyuncaya kadar değil, yüzde 80 doyuncaya kadar yemek” anlamına gelmektedir. Tam olarak doymadan önce yemeyi bırakmak, aşırı yemek yemenin önüne geçerek sağlık sorunları ve kilo alımını engellemektedir. Hara hachi bu, açlık sinyallerini dinlemek, her lokmanın tadını çıkarmak ve yavaş yemek gibi basit yöntemlerle uygulanmaktadır.
Japon kültüründe pirinç, ana karbonhidrat kaynağı olarak ekmek yerine tercih edilmektedir. Bu seçim, özellikle işlenmiş tahıllara göre birçok avantaj sunmaktadır. Beyaz pirinç, tam tahıllara göre daha az besin değeri taşısa da, kan şekerinde ani yükselmelere ve düşüşlere neden olmayan stabil bir enerji sağlamaktadır. Japonlar, pirinci genellikle sebzeler, balık ve fermente gıdalarla birlikte, küçük porsiyonlar halinde tüketerek dengeli bir beslenme ve gün boyu enerji dengesini sağlamaktadırlar. Bu yaklaşım, işlenmiş karbonhidratların neden olduğu şişkinlik ve kan şekeri düşüşlerini önlerken, glütene duyarlı bireyler için de bir alternatif sunmaktadır.
Yeşil çay, Japon kültüründe vazgeçilmez bir yere sahiptir. Güçlü bir antioksidan olan kateşinler açısından zengin olan yeşil çay, iltihaplanma, hücresel hasar ve çeşitli kanser türlerine karşı koruma sağlamaktadır (akciğer, yumurtalık, pankreas, prostat ve mide kanserleri gibi). Hastalıklardan koruma dışında, yeşil çay metabolizmayı hızlandırmakta, kilo kontrolüne yardımcı olmakta ve şeker dalgalanmalarına neden olmadan enerjiyi dengede tutmaktadır.
Japonlar, kişi başına yılda yaklaşık 30 kg deniz ürünü tüketmektedir. Bu miktar, Batı ülkelerindeki ortalama deniz ürünü tüketiminden oldukça yüksektir. Balık ve kabuklu deniz ürünleri, yağsız protein, düşük doymuş yağ ve Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir; bu da kalp sağlığı için büyük önem taşımaktadır. Özellikle balık, Japon diyetinde en güçlü protein kaynağı olarak görülmektedir. Omega-3 yağ asitleri, kolesterol seviyelerini düşürmeye, tansiyonu dengede tutmaya ve kalp sağlığını korumaya yardımcı olmaktadır. Japonlar günlük ortalama 150 gram balık ya da deniz ürünü tüketerek kalp damar hastalıkları riskini azaltmaktadır.
Japon yemekleri genellikle küçük porsiyonlar halinde, ancak birçok çeşit içerecek şekilde servis edilmektedir. Bu yaklaşım, doyurucu ve tatmin edici bir yemek sağlamanın yanı sıra aşırı yemeyi de önlemektedir. Batı diyetlerinde büyük porsiyonlar yaygınken, Japonya’da daha küçük ve dengeli porsiyonlar ön plandadır. Küçük porsiyonlar ayrıca obezite ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilecek aşırı yemenin önüne geçmektedir.
Kaynak: Patronların Dünyası
Nijerya’da Lassa Ateşi Salgını: 4 Sağlık Çalışanı Hayatını Kaybetti