Rize’deki Depremler ve Heyelanların Etkileri
Rize'deki Depremler ve Heyelanlar Üzerine Değerlendirme
Ensonhaber.com'un haberine göre; İHA, geçtiğimiz günlerde Rize'nin Hemşin ilçesinde 4.7 büyüklüğünde bir deprem yaşandığını bildirdi. Bu depremin ardından, dün sabaha karşı Çayeli ilçesinde meydana gelen heyelan sonucu 1 kişi hayatını kaybetmiş, 4 kişi de yaralanmıştır. Bu felaketlerin üst üste gelmesiyle birlikte, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Mühendislik Fakültesi, Jeofizik Mühendisliği Bölümü, Sismoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Öğretim Üyesi Özgenç Akın, konuyla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
"Kütle Hareketleri Heyelan Oluşturabilir"Akın, depremlerin heyelanları tetikleyebileceğine dikkat çekerek, “Depremler heyelanları tetikler çünkü doğada Newton'un tepki yasası geçerlidir. Meydana gelen bir kütle hareketi, heyelan oluşturabilir. 6 Şubat 2023 depreminden sonra da birçok heyelan meydana geldi. Özellikle bölgemiz çok dik yamaçlara sahip ve yağış oranı da oldukça yüksek. Bu durum, stabil olmayan yeraltı tabakalarının heyelanlara sebep olmasına neden olacaktır. Dolayısıyla, kütle hareketleri ve yağışın fazla olması ile eğimin yüksekliği, bu heyelanları tetikleyecektir.” dedi.
"Ülkemiz Bir Deprem Ülkesi"Akın, Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğuna vurgu yaparak, “Ülkemiz, dünyadaki en aktif kuşaklardan biri olan Alp-Himalaya kuşağında yer almaktadır. Bu nedenle de depremlerin meydana gelmesi oldukça doğaldır. Ülkemizde, daha çok transform faylardan kaynaklanan, yüzeye yakın depremler yaşanmaktadır. Yüzeye yakın olmalarının yarattığı etkiler, bu depremlerin yıkıcı olmasına sebep olabilmektedir. Örneğin, Şili ve Japonya gibi dalma-batma zonlarında daha derin ve büyük depremler meydana gelmektedir. Türkiye'de de 7 veya daha fazla büyüklükte depremler yaşanabilmektedir.” şeklinde konuştu.
"Rize'deki Depreme Şaşırmadık"
Rize'de meydana gelen 4.7 büyüklüğündeki depremle ilgili olarak Akın, “Rize'de 4 büyüklüğünde bir depremin meydana gelmesini açıkçası biz şaşırmadık. Türkiye'nin tamamı bir deprem bölgesidir. 1996 yılında hazırlanan deprem tehlike haritasında, bölgeler birinci dereceden beşinci dereceye kadar sınıflandırılmıştı. Sanki beşinci derecedeki bölgelerde hiçbir şekilde depremden etkilenmeyecek bir algı oluşturulmuştu. Ancak 2018 yılında yeni bir deprem tehlike haritası hazırlandı ve bu harita, parsel bazında çalışmalarla deprem tehlikesini daha net bir şekilde ortaya koyabiliyor. Bölgemize baktığımızda, burada Mw=4.7 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Rize, Ordu, Trabzon ve Batum'da fay hatları mevcut. Bu fayların hepsi MTA'nın diri fay haritasında işaretli değil ve insanlık olarak fayların %100'üne hakim değiliz. Çünkü bir hareket sonucunda faylar oluşur. Faylar, kırık demektir ve daha önce oluşmuş faylarda depremler meydana gelebileceği gibi, yeni bir deprem de mevcut fayın oluşmasına neden olabilir. Aralarında sebep-sonuç ilişkisi bulunmaktadır. Şehrimiz hakkında konuşacak olursak, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Zonlarına olan yakınlığımız nedeniyle tehlike altında olduğumuzu ifade etmek gerekiyor. 4.0, 5.0, 6.0 büyüklüğündeki depremler genellikle yıkıcı olmaz; yıkıcılık, yapıların uygunsuz inşasından kaynaklanmaktadır. 6 Şubat depreminde, 600-700 kilometre uzaklığımızda olmamıza rağmen Trabzon'da ciddi şekilde hissedildi. Dolayısıyla Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu fay hatlarına olan yakınlığımız, burada meydana gelebilecek büyük depremlerin de bizi doğrudan etkileyeceği gerçeğini ortaya koymaktadır.” şeklinde konuştu.
"Depremler Heyelanları Tetikler"
Akın, depremlerin heyelanları tetikleyebileceğini belirterek, “Depremler heyelanları tetikler çünkü doğada Newton'un tepki yasası geçerlidir. Meydana gelen bir kütle hareketi heyelan oluşturabilir. 6 Şubat depreminden sonra da heyelanlar meydana geldi. Özellikle bölgemiz çok dik yamaçlara sahip ve yağış oranı da oldukça yüksek. Bu yüksek yağış, stabil olmayan yeraltı tabakalarını heyelanlara sebep olacaktır. Dolayısıyla, kütle hareketleri ve yağışın fazla olması ile eğimin yüksekliği bu heyelanları tetikleyecektir.” ifadelerini kullandı.
"Neler Yapılmalı?"Akın, “Parsel bazında zemin etütlerini çok ciddi bir şekilde yapmamız ve denetlememiz gerekmektedir. Genel anlamda makro bölge ve mikro bölgeleme çalışmaları yapılması lazım. Mikro bölgeleme çalışmaları, daha yüzeye yakın ve sık aralıklarla ölçümler alınarak yapılırken, makro bölge çalışmaları ise daha derin ve geniş alanda, tüm şehri hatta tüm bölgeyi kapsayacak şekilde gerçekleştirilmelidir. Bu çalışmalar, bir kentin inşasında mutlaka uzman yer bilimciler tarafından yürütülmelidir. Elde edilen sonuçların çok iyi bir şekilde analiz edilip, imar planlarının buna göre yapılması can ve mal kayıplarını önleyecektir.” şeklinde uyarılarda bulundu.
Kaynak: İhlas Haber Ajansı (İHA)
Kaynak: Ensonhaber