34,5467$% 0.18
36,0147€% -0.62
43,3470£% -0.52
3.005,41%1,48
2.705,79%1,29
9.549,89%1,94
Toygun ATİLLA Yıllar yıllar önce, tam da 1991 yılının o sıcak günlerinde, henüz acemi bir muhabirken gözlerimi Çapa Hastanesi’nin acil servisinde açtım. O dönemlerde hastane muhabirliği adeta bir meslek haline gelmişti. Her gazetenin kendine ait hastane muhabirleri, adli vakaları takip etmekle yükümlüydü ve bu görev genellikle acil servislerde gerçekleşirdi.
ECZANE SİMSARLARI Hastane acil servislerinin önünde, eczane simsarları adını verdiğimiz bir grup insan bulunmaktaydı. Bu kişilerin çoğunun doktor, hemşire veya hasta bakıcı bağlantıları vardı. Acil servisten elinde reçete ve hasta yakını ile çıkan bir hastanın, sağlık çalışanı hemen kendi eczane simsarını çağırır ve reçeteyi ona teslim ederdi. Sonuç olarak, hasta yakını ilaçlarına zahmetsizce ulaşırken, sağlık çalışanları da bu işten elde ettikleri komisyonla kendi aralarında paylaşım yaparlardı. Stajyer doktorlar (intern) ise bu durumu görüp alışır, maalesef alışkanlık haline getirirlerdi. Herkes için bu durum son derece normaldi, çünkü sistem böyle işliyordu.
AMELİYAT SOYGUNU Ancak sadece bu durumla sınırlı değildi. Sağlıksız sağlık sisteminde hastalara gereksiz ilaç ve sağlık malzemelerinin reçeteye yazılması da yaygındı. Bu durum, özellikle ameliyatlarda daha da belirgin hale geliyordu. Hasta ameliyata alınır alınmaz, gerekli tıbbi cihazların yanına gereksiz malzemeler eklenip, hasta yakını bu malzemeleri temin etmek için çabalardı. Sonuçta, sağlık çalışanları, hastaların çaresizliğinden faydalanarak, bu süreçten kazanç sağlıyorlardı.
Son zamanlarda sıkça dile getirilen bir kavram var: “Fırsatçılık”… Tarih boyunca, sağlık sektörü kadar büyük fırsatçılığa sahne olan başka bir sektör olmamıştır. Özel hastanelerin kafelerine veya devlet hastanelerinin çevresindeki restoran ve kafelere gittiğinizde, fırsatçılığın ne demek olduğunu gözlerinizle görebilirsiniz. Bu mekanlarda her şey astronomik fiyatlarla satılır ve hasta yakınları burada da mağdur edilir. Fırsat bu fırsat…
BOL KOMİSYONLU, EŞANTİYONLU, GEZMELİ İLİŞKİLER İlaç mümessilleri ile doktorlar arasındaki ilişkiler de oldukça çarpıcıdır. Her ilaç şirketinin mümessilleri, doktorları belirli saatlerde ziyaret ederler. Amaçları, doktorları kendi şirketlerinin ilaçlarını yazmaya ikna etmektir. İlk önce masumane bir şekilde ilaçlarını tanıtırlar, ardından ise “yasal rüşvetler” dağıtarak ilişkiyi derinleştirirler. Eşantiyon hediyeleri ile başlayan bu ilişkiler, ilerleyen süreçte “ilaç tanıtımı” adı altında ücretsiz ülke gezmelerine ve sonrasında ise komisyonlu alışverişe dönüşür. Yıllardır sağlık sistemimiz böyle işlemiştir. Kimse bu durumu pek dile getirmese de, sağlıksız sağlık sistemimiz tam olarak budur.
ÖZEL HASTANELERDE AMELİYAT TUZAĞI Her köşe başında açılan özel hastanelerin sağlık sistemindeki varlığıyla birlikte, vakalar artık ticari bir hale gelmiştir. Eğer yanlışlıkla özel sağlık sigortanız varsa ve bu özel hastanelerin kapısından girdiyseniz, maalesef işleriniz zor. Sistem sizi her türlü tıbbi cihazın içine sokarak, bir dizi gereksiz tetkik ve tahlil ile sizi oyalayacaktır. Özel hastanelere düşen SSK’lı hastalar da benzer bir akıbete uğramaktadır. Bu hastanelerde tedavi olmanın tek yolu ameliyattır; bir yerinizi kesmeden tedavi mümkün değildir. Her türlü ameliyat edilirsiniz.
VAMPİR GİBİ KANINIZI EMERLER Çaresizsinizdir, sağlığınız için her şeyi ödemeye razısınız. Ancak onlar da vampir gibi kanınızı emmeye hazırdır. Yenidoğan çetesi mi dediniz? Sağlıksız sağlık sisteminde çeteden başka ne beklenebilirdi ki?
Kaynak: Patronların Dünyası
DSÖ, M Çiçeği Virüsüne Karşı Yeni Aşıyı Onayladı