Yalnızlık, Sağlık ve Beslenme Üzerine Etkileri
Yalnızlık ve Sağlık Üzerindeki Etkileri
Patronlar Dünyası'ndaki habere göre; Hürriyet yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, bugünkü köşe yazısında yalnızlığın olumsuz etkileri ve bunama riski hakkında önemli bilgiler paylaştı. Müftüoğlu, yalnızlığın özellikle yaşlı bireyler üzerindeki sağlık etkilerini vurguladı. İşte Müftüoğlu’nun yazısının detayları:
Yalnızlık, yeni bin yılın en önemli toplumsal sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor.Farklı ülkelerde yapılan araştırmalar, yalnızlığın sağlığı, özellikle de yaşlı bireylerin sağlığını ciddi biçimde olumsuz etkileyebileceğini açıkça ortaya koyuyor. Yalnızlığın sağlık üzerinde yarattığı en önemli olumsuz etkilerden biri ise bellek kaybını hızlandırmasıdır. Sosyal ilişkilerin sürekliliği—ailenin, dostların ve hemşeriliğin devamı—yaşlılık döneminde kritik bir sağlık belirleyicisidir. Bu durum, belleğin korunması açısından oldukça önemlidir. Florida Eyalet Üniversitesi'nde gerçekleştirilen kapsamlı bir araştırma, yalnızlık hissinin bunama riskini yüzde 30 oranında artırabileceğini göstermiştir.
600 binden fazla katılımcı ile yapılan bu ayrıntılı analiz, yalnızlığın yaş ve cinsiyetten bağımsız olarak ciddi bir bilişsel bozukluk risk faktörü olduğunu net bir şekilde ortaya koymuştur.Araştırmayı yürüten yardımcı Doçent Martina Luchetti, yalnızlığın demans gibi nörolojik hastalıklarla ilişkilendirildiğini ve bu konuda farkındalığın artırılmasının, yaşlı bireylerin sağlığını korumak için önemli bir unsur olduğunu vurgulamaktadır. Ben de bu görüşe katılıyorum: Yaşlandıkça daha fazla sosyal çevre edinmek, dostluk ilişkilerini güçlendirmek, sık sık sosyalleşmek, toplumsal yardım kuruluşlarında aktif görevler almak ve özellikle gençler ve çocuklarla daha fazla zaman geçirmek, sağlıklı bir yaşlanma için en az beslenme, uyku ve egzersiz kadar önemli bir unsurdur.
Bellek Güçlendiren Magnezyum
Magnezyum treonat, kan-beyin bariyerini geçme yeteneği sayesinde belleği güçlendirme, öğrenme yeteneğini destekleme, hafif ve orta derecede bilişsel kayıplarla mücadele etme, depresyon ve kronik yorgunluğu önleme ile stresi dengeleme konusunda etkili kabul edilmektedir.
Egzersiz ve Tokluk İlişkisi
Yeni bir çalışmada araştırmacılar, yoğun egzersizin açlığı daha fazla bastırdığı ve tokluk süresini uzattığına dair önemli bulgular elde ettiler. Bu küçük çaplı araştırmaya göre, egzersizin tok tutucu etkisi özellikle kadınlar için daha belirgin. Araştırmada, egzersiz öncesi ve sonrası açlık hormonu olarak bilinen “ghrelin”in seviyeleri ile laktik asit değerleri ölçüldü. Sonuçlar, kadınların başlangıçta yüksek olan toplam ghrelin seviyelerinin, yoğun egzersiz sonrası azaldığını göstermektedir. Erkeklerde ise yoğun egzersiz, ghrelin seviyelerini düşürürken, orta şiddetteki egzersizin aksine açlık hissini artırdığı gözlemlenmiştir. Bu araştırmanın küçük çaplı olduğu ve daha büyük ölçekli çalışmalarla desteklenmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Kalori Kısıtlamasının Önemi
Kalori kısıtlaması, yalnızca kilo kontrolü için değil, aynı zamanda sağlıklı yaşlanma ve yaşam süresini uzatmada etkili bir yaşam tarzı alışkanlığıdır. Özellikle 50 yaş sonrası bu olumlu değişiklikleri hayata geçirmek, birçok bireyin daha sağlıklı ve fit bir yaşlılık dönemi geçirmesine yardımcı olabilir. Peki, kalori kısıtlamasının faydaları nelerdir?
- İyi Genleri Aktif Hale Getirir: Kalori kısıtlaması, “AMP aktivasyonlu protein kinaz” (AMPK) ve sirtuin reseptörlerini olumlu etkileyerek, mitokondri yaşlanmasını yavaşlatır ve DNA hasarlarını önleyebilir.
- İnsülin Direncini Azaltır: Kalori kısıtlaması, insülin birikimini ve direncini azaltarak, hipertansiyon, diyabet, Alzheimer, damar sertliği ve kanser gibi hastalıkların riskini düşürebilir.
- İnsülin/IGF-1 Yolunu Baskılar: Düşük insülin seviyeleri, “İnsülin/IGF-1 Yolu”nun daha az aktif olmasına olanak tanır ve yaşlılık sorunlarının oluşma riskini azaltabilir.
- Beyin Sağlığını Korur: Kalori kısıtlaması, bellek fonksiyonlarını destekleyen beyin kaynaklı nörotrofik büyüme faktörlerinin üretimini artırır, nöronların mitokondrilerini güçlendirir ve sayısını artırarak beynin genç kalmasına yardımcı olur.
Ketojenik Beslenmenin Zararları
Karbonhidratları neredeyse sıfırlayıp yalnızca protein ve yağ tüketerek uygulanan diyetler, fazla kiloları vermenin yanında sağlığı da tehdit edebilir. Ketojenik beslenmenin olumsuz etkileri şunlardır:
- Kanser Riskini Artırabilir: Yoğun kırmızı et tüketimi nedeniyle ketojenik diyetler, kalın bağırsak ve rektum kanseri riskini artırabilir.
- Asit-Baz Dengesini Bozabilir: Yüksek protein alımı, vücudu asidik hale getirerek asit-baz dengesini bozabilir ve hızlı yaşlanmaya yol açabilir.
- Cilt Sağlığına Zarar Verebilir: Keto diyetler, cildin elastikiyetini kaybettirir, kırışıklıkları artırır ve genel cilt sağlığını olumsuz etkileyebilir.
- Böbreklere Zarar Verebilir: Yüksek protein alımı, asit-baz dengesini bozarak aşırı ürik asit, kalsiyum ve fosfat yükü oluşturur, bu da böbrekler üzerinde ek bir baskı yaratır.
- Kemik Erimesi Riskini Hızlandırabilir: Asidoz tetikleyerek kemiklerden kalsiyum kaybını artırabilir, bu da kemik erimesi riskini yükseltir.
- Metabolizmayı Olumsuz Etkileyebilir: Vücudu ketoz durumuna sokarak metabolizmayı bozabilir ve genel sağlık durumunu tehdit edebilir.
Kaynak: Patronların Dünyası